BABÜR ŞAH

BABÜR ŞAH



Osmanlıİmparatorluğunun, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında, yüz ölçümü 8 milyonkilometrekarelik bir araziye sahip olduğu XVI. yüzyıl, Türk tarihinin altındevirlerinden biridir. Çünkü bu dönemde, 5 milyon kilometre yüz ölçümü olanHindistan’da da bir Türk İmparatorluğu kurulmuş bulunuyordu.

 

Hindistan;zenginliği, enginliği esrarla dolu bir dünya olarak, insanlık aleminin hayalinde herdevirde yaşamış bir kıtadır. Asırlar boyunca Hindistan’a bir sel gibi akınlarolmuş, birçok kavimler Hindistan’ın her bucağında medeniyetler kurmuşlardır.Arîler, Persler, Büyük İskender ve nihayet Türkler, Hindistan topraklarına girerekbirçok devletler meydana getirmişlerdi. Bu devletlerin içinde Hindistan’ın enbüyük medeniyetini Babür Şah ve oğulları kurmuştur.

 

Hindistan’ınbüyük fatihi Babür Şah Ferganalı bir Türk’tür. Babür, Türk Barlas Kabilesinemensup olup, Timurlenk’in torunudur. Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’nınoğludur. 14 Şubat 1483 tarihinde Batı Türkelinde bulunan Fergana’nın Andicankasabasında dünyaya gelmiştir.

 

Ozamanlar Timurlenk’in kurduğu devlet parçalanmış, torunları ayrı ayrı devletlerkurmuşlardı. Bunlardan Ebu Said, Maveraünnehir’de, Hüseyin Baykara Horasan’da,Babür’ün babası Şeyh Mirza ise Fergana’da hükümdar bulunmakta idi. ŞeyhMirza’nın son zamanlarında kardeşler arasında kavga başlamıştı. Bu içmücadeleler devam ederken 1494 tarihinde Şeyh Mirza vefat etti.

 

BabürŞah, 11 yaşında babasının tahtına oturduğu zaman amcası Semerkant Hanı SultanAhmet ve dayısı Taşkent Hanı Mehmet Fergana’ya hücum etmekte idiler. Babür,babasının kudretli kumandanları sayesinde bu tehlikeyi atlattı. Fakat Babür’üngençlik hayatı, bundan sonra, tehlikeli ve pek heyecanlı maceralarla geçti. Herhadise, zekî ve cesur olan Babür’ün tecrübesini arttırmakta idi. Babür, büyükatası Timur’un muhteşem hükümet merkezi olan Semerkant’ı zaptetmeğe muvaffakoldu. Fakat Özbeklerin Hanı Şeybânî’ye mağlup oldu. Fergana Hanlığını kaybedipetrafındaki askerlerin dağılmasını önleyemedi.

 

Tekbaşına kalan bu genç Han, Pamir Dağlarına çekildi. Büyük bir felakete uğramışolmasına rağmen ümidini kesmedi. Yanında bulunan birkaç kişi ile bir Türkkadınının evinde saklandı. Bu kadının kardeşi, Timurlenk’le Hindistan seferlerinekatılmış ihtiyar bir askerdi. O gün için aksakallı bir savaşçı olan tecrübelikoruyucusu, durmadan, Hindistan’ın zenginliğini, buraya ait efsaneleri, Hind’in eskitarihini her gece Babür’e anlatıyordu. Babür de bunları can kulağı ile dinliyordu.Edebiyata da ilgisi olan Babür, bu defa tarihe merak sardı. Atası Timur’un tarihinibularak okumaya başladı.

 

Ruhundayepyeni bir mefkure alevlenmişti: Hindistan’ı zaptetmek, orada büyük bir Türkİmparatorluğu kurmak... Esasen kendisine, yeni bir devlet kurmak, kurabilmek içinlazım olan özellikler mevcuttu. Bu idealle, Babür; Horasan İllerindeki Türklere habergönderdi. Kısa bir süre içinde etrafında 20,000 cesur ve yiğit bir askerkalabalığı toplamaya muvaffak oldu.

 

Buordu ile Hindikuş Dağlarını aşarak Afganistan’ın merkezi olan Kabil şehrinizaptetti. Artık, Hindistan’ın kapısında karargahını kurmuş bulunuyordu. SakaTürkleri, Hun Türkleri, Gazneli Türkler ve hatta Timurlenk bu noktadan geçerekHindistan’ı istila etmişlerdi. Babür’ün talihine yeni bir güneşin doğma zamanıyaklaşmıştı. Kabil’de kendisini şah olarak ilan etti. Bu sıralarda da en büyükdüşmanı olan Şeybanî de, düşmanları tarafından öldürülmüştü. BöyleceHindistan seferi hazırlıklarına başlamak için en önemli engel ortadan kalkmışoluyordu.

 

Ozamanlar Hindistan’ın Pencap valisi bulunan Devlet Han, Hindistan’ın Delhihükümdarlarından Sultan İbrahim ile bozuşmuş olduğundan Babür Şah’ı, HindSeferine teşvik etmekte idi.

 

Bununüzerine Babür Şah Delhi Sultanına, bu ülkenin, atası Timurlenk’ten kendisine miraskaldığını bildirdi. Bu haber Sultan İbrahim’e ulaştırıldığı sıralarda BabürŞah, Hindistan’a sefer yapacak olan ordusunu da hazırlamış bulunuyordu. Ordusundakuvvetli bir de topçu bataryası vardı. Kuvvetleri 13,000 kişiyi bulmuştu. HindistanHükümdarı Sultan İbrahim’in ordusu ise 100,000 kişi idi. Hind ordusunda 1000 kadarda fil bulunmaktaydı. Türk ordusu Hayber geçidini aşarak Hindistan’ın Pencapbölgesine girdi. Türk askerleri, ataları gibi çelik miğfer ve elbiseler giyinmiş,vakurane bir surette, efsaneler diyarı olan Hindistan içlerine doğru ilerliyorlardı.Türklerin Sind nehri boylarından ilerlemekte olduğunu haber alan Sultan İbrahim,ordusunun başına geçti.

 

İkitaraf kuvvetleri, Hindistan’ın Panipat mevkiinde karşılaştılar.

 

BabürŞah; uzun hortumlu, dev cüsseli fillerin ağır ağır üzerlerine geldiklerinigörünce, bu ağır kuvvetlere mukavemet için ordusunun, önüne birçok arabalardizdirip bunları zincirlerle birbirine bağladı. Aralarına da topları yerleştirdi.Böylece iki ordu 21 Nisan 1526 tarihinde kanlı bir savaşa giriştiler. Kılıçlaroynuyor, kalkanlar ses veriyor, Türklerin yıldırımı andıran naraları Hindistansemasına yükseliyordu. Bu yiğit sipahilerin önünde durmak ne mümkündü. Kısa birzaman içinde Hind kuvvetleri birbirine karıştı. 25,000 ölü verdiren Türk askerleribu savaştan muzaffer olarak çıktılar. Türk süvarileri kaçanları kovalayarak Delhişehrine girdi. Aynı yıl içinde Osmanlı Türkleri de Mohaç Meydan Muharebesinikazanarak bütün Macaristan’ı fethetmişlerdi.

 

BabürŞah, Hind’in büyük şehirlerinden olan Delhi’ye girdiği zaman şehirde bulanan UluCami’de cemaatla birlikte namaz kıldı. Kendisini Hind Padişahı olarak ilan ettiler.Babür’ün oğlu Humayun da öncü kuvvetlerle ilerleyerek Hind’in meşhur bir şehriolan Ağra’yı zaptetmişti. Humayun, Sultan İbrahim’in Ağra’da bir evesığınmış olan ailesini esir aldı. Bunlara fazlasıyla saygı gösterdiğinden Sultanİbrahim’in eşi, bütün mücevherlerini Humayun’a hediye etti. Bu mücevherleriçinde bir tek taş pırlanta vardı ki bu pırlanta Hind Türk padişahlarınıngiydiği taca konuldu. Bu pırlantaya Avrupalı kuyumcular 880,000 İngiliz lirasıkıymet takdir etmişlerdi. Babür Şah’ın eline Hindistan’ın hadsiz hesapsızservetleri geçti. Fakat gözü pek tok olan Babür Şah, bütün bu hazineleriaskerlerine dağıttı.

 

Ozamanlar Hindistan’da bir çok Müslüman Hint racaları hükümet sürmekte idiler.Türkler bu racaları teker teker kendi hakimiyetleri altına alarak ilk defaHindistan’ın birliğini temin ettiler. Bu racalarla mücadele tam beş yılsürmüştü. Babür Şah, bu zaferleri neticesinde, Hint-Türk İmparatorluğu’nukurmaya muvaffak oldu.

 

BabürŞah iyi ruhlu cömert ve adaleti sever bir Türk hükümdarı idi. Devlet kuruculuktamüstesna bir zekaya sahip olan Türkler, Hindistan’da da kuvvetli bir devletteşkilatı kurdular. Hakimiyetlerine aldıkları çeşitli kavimlerin vicdan vehürriyetlerine büyük saygı gösterdiler. Hindistanlılar dinlerinde ve adetlerindeserbest bırakıldı. Hindistan’ın her bucağında Türk kanunları hakim olduğundanhalk saadete erişti. Bunun neticesi iktisadi hayatta bir faaliyet görüldü.

 

Türklerzamanında Hindistan’da çok kuvvetli bir medeniyet meydana geldi. Hindistan’ın hertarafı, imar edilerek mermerden saraylar, camiler, köprüler ve birçok hayırmüesseseleri meydana getirildi. Hint’in her tarafına yollar açıldı. Benares, Ağra,Delhi şehirleri cihanın en güzel sanat eserleriyle dolup taştı. Mimar Sinan’ınkalfaları Hindistan’a gelerek birçok abideler meydana getirdiler. Babür Şah’tansonra gelen Türk hükümdarları zamanında yapılan Taç Mahal Türbesi, HümayunTürbesi, Türk Sultanı denilen beş katlı Saray ve İnci Camii, Hindistan’ın enbüyük sanat eserleri arasındadır.

 

BabürŞah, kuvvetli bir şairdi de... Hindistan hatıralarına ait bir de eser yazmıştır.Buna Babürnâme denilmektedir. Babür Şah, bütün şiirlerini öz Türkçe ileyazmıştı. Bu şiirlerde canlı, ince ve neşeli bir ruh hakimdir. Şiirleriyle aşkıpek güzel bir şekilde terennüm etmiştir. Bir şiirinde şöyle demektedir:
Canımdan başka yâr-ı vefadâr bulmadım
Gönlümden başka mahrem-i esrâr bulmadım
Canım kadar başka dil-i efkâr görmedim
Gönlüm gibi gönlü giriftâr görmedim
Bir rubaisinde de şöyle diyor:
Aşkınla gönül haraptır ben ne ideyim
Hicrinle gözüm pür âbdır ben ne ideyim
Cismim bükülmüştür ben ne ideyim
Canımda çok ıstırap vardır ben ne ideyim.
Hindistan’dabüyük imparatorluk kuran büyük devlet adamı ve şair Babür Şah, 26 Aralık 1530tarihinde Agra’da ölmüş ve cenazesi sonradan Kâbil’e götürülerek şehirdışında mükemmel bir türbeye gömülmüştür.

 

Babürnâmeadıyla Çağatay Türkçe’si ile hatıralarını yazdığı eser, Abdurrahman Hantarafından Farsça’ya ve Pavet de Courteille tarafından da İngilizce’yeçevrilmiştir. Bundan başka Türkçe ve Farsça şiirleri, bir aruz risalesi, Mübînveya Mübeyyen adlı manzum bir fıkıh kitabı da vardır.

 

Kurduğu,büyük devlet ise 1858 yılında İngilizlerin Hindistan’ı istilası ile sona erdi.Aynı topraklar üzerinde bugün, kardeş Pakistan ve Hindistan hakimiyeti devametmektedir.


ARİF ERTÜRK
 
selamunaleyküm.ARİF ERTÜRK
HACE AHMET YESEVİ
 
BAŞINA SARIK BAĞLAR,
KENDİNE MÜRİT ARAR,
İLMİ YOK NEYE YARAR,
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ..
YUNUS EMRE
 
EMEKSİZ ZENGİN OLANIN,
KİTAPSIZ BİLGİN OLANIN,
SERMAYESİ DİN OLANIN,
REHBERİ ŞEYTAN OLMUŞTUR.
 
SİTEMİZİ ZİYARET EDEN 115623 ziyaretçi (242404 klik) KİŞİ BURADAYDI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol