Dağistan Cumhuriyeti Siyasi Durum

ÖZERK TÜRK CUMHURİYETLERİ-GERİ DÖN
Siyasi Durum

         Siyasi Durum
       Dağıstan, Rusya Federasyonu'na bağlı bircumhuriyettir. 20 Ocak 1921'de Rusya Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne tâbiolarak kurulan Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyet SosyalistCumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılmasından sonra, halen Dağıstan Cumhuriyeti şeklindeRusya Federasyonu'na bağlı bulunmaktadır.
Rusya Federasyonu'nun Avrupa'daki kesiminin güneyinde yer alan Dağıstan, Büyük KafkasDağları'nın kuzey yamacının en doğu ucundan 50.300 kilometrekarelik bir alanıkaplar. Güney ve batısı Güton dağında 3646 metreye, Bazardyuzu (Pazardüzü) Dağı'ndada 4480 metreye ulaşan Kafkas Dağları'nın ana doruk hattıyla çevrilidir. DoğusundaHazar Denizi, kuzeyinde Kalmuk Özerk Cumhuriyeti, batı ve kuzeybatısında Çeçenistanve Kuzey Kafkasya, güneybatısında Gürcistan ve güneyinde de Azerbaycan eyr alır.
Dağıstan doğudan batıya 200, kuzeyden güneye 400 kilometre kadar bir uzunluğasahiptir. Başkenti Mohaçkale'dir. Diğer önemli şehirler Derbent, Kızlar, İzberbaşve Buynak'tır.

       Coğrafya ve İklim Türkçe Dağ kelimesi ile Farsça-istan ekinin birleşmesinden oluşan ve Dağ ülkesi veya Dağlık Ülke anlamına gelenDağıstan kavmi değil, coğrafi-topoğrafik mânâ ifade eden bir kavramdır. Rusça'dada 'Dağlar Ülkesi' anlamında Strana Gor ifadesi kullanılmaktadır. Dağıstan Coğrafiaçıdan beş bölgeye ayrılır. Birinci bölgede Kafkas Dağları ve Dağıstan içplatosu yer alır. Dağlar arasından Hazar Denizi'ne akan Sulak, Samur ve Kurak gibi ırmaklarburalarda derin vadi ve uçurumlar meydana getirmiştir. Kafkas Dağları'nın genelliklegüneye bakan yamaçlarında yağış çok azdır. Bu yüzden bazı bölgelerde bitkiselhayat yoktur.

       İkinci bölge,birinci bölgenin kuzeyinde yüksekliği 920 m'ye ulaşan ve çıkıntı tepelerinden oluşanikinci bir dağ kuşağından ibarettir. Bu bölge kuzey ve kuzeybatıdan esen rüzgarlarsebebiyle oldukça yağışlı olup, sık ormanlarla kaplıdır. Dağlar ile Hazar Deniziarasında kalan dar kıyı düzlüğü üçüncü bölgeyi oluşturur. Dar boğazlardançıkıp yayılan ırmaklar tarafından kesilir. Petrol ve doğalgaz yatakları barındıranbu ovanın genişlediği yerde başlayan dördüncü bölge alçak ve bataklık ovalar ileTerek ırmağı deltasından oluşur. Deltanın hemen ilerisinde uzun ve kumluk AgraganYarımadası başlar.
Son olarak Terek'in hemen kuzeyinde kumullarla kaplı Nogay Bozkırları beşinci bölgeyioluşturur. Bu bölgenin iklimi ise sıcak ve kuru olup, bitkisel hayat yarı yarıya çölözellikleri gösterir.

       Dağıstan'ın başlıcaırmakları Gazi Kumuk, Kara, Avar ve Andi Koysularının birleşmesinden oluşan ve Mohaçkale'ninkuzeyinde Hazar'a kavuşan Sulak, daha kuzeyde Çeçenistan'dan gelen Terek, güneydoğuistikametinde akarak aynı şekilde Hazar'a kavuşan Samur'dur. Genellikle dağlaraparalel olarak akan bu ırmaklar, 1000 metreye varan derinlikte ve darlıkta kanal vemecralar oluşturarak, Dağıstan'ın özelliklerinin şekillenmesinde önemli roloynarlar.

       Dağıstan'ın iklimigenel olarak sıcak ve kurudur. Alçak kesimlerde ortalama sıcaklık Ocak ayında -3, 6derece, Temmuz ayında 23 derece dolayındadır. Dağıstan'ın kuzey kısmını teşkileden Sulak-Terek-Kuma düzlüğü en yüksek yeri 26 metreyi geçmeyen ve denize doğrugittikçe alçalan, susuz ve kıraç bir bozkırdan ibarettir. Bu sahanın nüfus yoğunluğuçok düşüktür. Bu bölgenin sahil boyu bazan su altında kalır. Kuma ile Terek arasındabir çok tuz gölü ve bataklık vardır. Terek ile Sulak arasında ise, kumsallardakaybolan Aktaş, Yarıksu, Yamansu ve Aksay çaylarından bu gün ziraatte istifadeedilmektedir. Sahil boylarına nisbeten sathı biraz yüksek olan kuzeybatı bölgelerihariç olmak üzere, bu düzlüğün iklimi son derece kurudur. Düz, ırmaktan veormandan mahrum, yağmursuz ve kuzey rüzgarlarına açık olan daha kuzeydeki bölgede sıcaklıkyazın 40, kışın -40 dereceyi bulur. Ziraat, Terek boyunda ve sun'i sulama usulü ile güneybatıkısmında yapılır. Diğer kısımlarda muhtelif Türk boyları göçebe halinde yaşarve hayvan beslerler. Sahil boyunda ise balıkçılık ile iştigal edilir.

       Dağıstan tabiizenginliklerle doludur. Dağlık bölgenin bitki örtüsü, vadilerde ve kanyonlardayaprak döken ormanlardan, yüksek tepelerde çam ve huş ağacı ormanlarından ve ağaçsınırının üstünde de Alp çayırlarından oluşur. Tepe yamaçlarında yer yer çölbitkisiyle kesintiye uğrayan sık yaprak döken ormanlar bulunur. Alçak yamaçlardaseyrek esmer toprak alanlarıyla bölünen verimli kestane rengi topraklar egemendir.Hazar Denizi kıyısında ise tuzlu bataklık toprakları yaygındır.

Dağıstan, Osmanlılar ve Şeyh Şamil Harekatı

        Dağıstan tarihi genelolarak Kafkasya tarihi ile birlikte incelenmiştir. Yüzyıllar boyu, özellikle HazarDenizi'nin doğusundan gelen kavimlerin hareket sahası olan Kafkasya, bir taraftanHint-Avrupa grubuna dahil kavimlerin, diğer taraftan da Turan kavimlerinin akınlarına uğramıştır.IV. Asırda başlayan Türk ve Moğol akınları asırlarca aralıklı olarak devam etmiş,Kafkasya'nın siyasi ve etnik yapısında büyük değişiklikler meydana getirmiştir.Slavlar'ın üzerine akınlar yapan Avarlar'la Hazarlar'ın seferleri IV. Asırdan XIII.asra kadar devam etmiştir. Volga ve Kuzey Kafkasya arasında devlet kuran Hazar TürkleriVII. Yüzyılda Kafkasya'yı hakimiyetleri altına almışlardır.

      Dağıstan arazisi üzerinde cereyan edensavaşlar Emevi ve Abbasiler'le Dağıstan'a hakim olan Hazar ve sair Türk kavimleri arasındageçerken, bu arada ülkenin yerli halkı olan Lezgiler müslüman olmuş ve Hristiyanlığıkabul etmiş olan komşuları Gürcilerle aralarında pek çok savaşlar vuku bulmuştur.XI.yüzyılda Büyük Selçuklular tarafından fethedilen Dağıstan, XIII. yüzyılda Moğolistilasına kadar Selçuklu Türkleri'nin yönetiminde kalmıştır. XI-XII. YüzyıllardaKaradeniz'in Dağıstan'a kadar sokularak bölgenin Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır.Daha sonra sırasıyla İlhanlılar (1256-1353), Altın Orda Hanlığı (1226-1502), Şirvanşahlar'a,Timurlular (1370-1506) ve Safeviler Dağıstan'a hâkim olmuşlardır.

      Dağıstan ile Osmanlılararasında 1475 'te Kırım Hanlığı vasıtasıyla başlayan sıcak ilişkiler Osmanlı'nınyıkılışına kadar devam etmiştir. Fatih Sultan Mehmed zamanında, Haziran 1475'teKefe'nin fethedilmesiyle Kırım Hanlığı'nın Osmanlı Devleti'ne bağlanması üzerine,bu Hanlığa bağlı bulunan Dağıstan Beyleri de Osmanlı'ya bağlılıklarınıbildirdiler.
1578 yılında Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından fethedilen Dağıstan, 1578-1606 yıllarıarasında 28 yıl doğrudan Osmanlı hakimiyeti altında kaldı. Dağıstan Hâkimleri'ninOsmanlılar'la olan ilişkileri bundan sonra da devam etti. Aşağıda daha genişçe elealacağımız bu münasebetler karşılıklı askeri yardım talepleri, hâkimlerin(hanlar)tayini ve onlara rütbe tevcîhi ve bu ülkeye memurlar gönderilmesi ile Dağıstanlıöğrencilerin Dârulfünûn ve Dârülmuallimîn'e kabul edilmesine kadar askeri, siyasi,iktisadi, sosyal ve kültürel hemen her sahada devam etti.

      Safevîler'in XVII. Yüzyılbaşlarında Dağıstan'da Şiiliği yaymak için başlattıkları harekât Dağıstanlılar'ınşiddetli tepkisiyle karşılaştı. 1607'de Şah I.Abbas, Şamahı Kalesi'ni kuşatarakele geçirdi. Osmanlılar burayı hiçi kimsenin canına dokunulmaması şartıyla teslimettikleri halde, Şah Abbas pek çok kimseyi öldürttü. XVII. Yüzyıl başlarında Dağıstanlılar,Gazi Kumuk Hanı Çolak Surhay Han' ın önderliğinde birleşerek Şamahı'yı geri aldılarve yardımını gördükleri Osmanlılar'ın himayesine girdiler.

      Dağıstan XVI. Yüzyıldanitibaren Ruslar'ın ilgisini çekmeye başladı. 1722'de Çar Birinci Petro Rus tüccarlarınöldürülmesi bahanesiyle İran'a savaş açarak, Derbent'i işgal etti. OsmanlıDevleti, Derbent kendi himayesinde olduğundan, Petroyu protesto edip şehri terketmesiniistedi. Hazar sahillerinde hakimiyet kurabilen Ruslar, Osmanlı kuvvetlerinin yardımıylaBakü önlerinde durduruldu. Ancak İranlılar'ın 1724 yılında Ruslar'la imzaladığıReşt Andlaşması'yla Derbent ve Bakü Ruslar'ın eline geçti. 1732'de Derbent Nâdir Şahtarafından tekrar geri alındı. Ancak 1747'den sonra Ruslar Dağıstan'da yeniden nüfuzkazanmaya çalıştılar ve 1785'te Kafkasya Valiliği'ni ihdas ederek hakimiyetlerini büyükölçüde sağlamlaştırdılar. 1813 yılında İranlılar ile Ruslar arasında imzalananGülistan Andlaşması ile Dağıstan Ruslar'a verildi.

       Fakat Ruslar uzun müddetDağıstan'da hakimiyet kuramadı. Baddeley'in tabiriyle, gökyüzünden yağmurun düşmesigibi, 1783'te bir savaşçı, lider ve vâiz olarak dağlardan çıkan İmam Mansur, ilkdefa Dağlı kabileleri birleştirmeyi düşündü ve Ruslar'a karşı cihad ilan etti. Böylece,1783'te İmam Mansur'la başlayıp 1794'de Gazi Muhammed, daha sonra da Hamzat Bek tarafındanyürütülen mücadele, Şeyh Şâmil tarafından şiddetli bir mukavemetle devamettirildi. İmam seçilen Şeyh Şâmil, Dağıstanlılar'ın Ruslar'a karşı yürüttüğücihad hareketini ciddi bir şekilde organize etti ve tam 25 yıl boyunca Ruslar'a karşıkahramanca savaştı. Nihayet 25 Ağustos 1859'da General Baryatinski kumandasındaki ağırsilahlı Rus birliklerine teslim olmak zorunda kaldı.

Dağıstan ve Arayışlar

        Osmanlı Devleti dahaFatih Sultan Mehmed zamanında Dağıstan 'la temasa geçmiştir. Kırım ve Kuban bölgelerini1475'te ele geçirerek Kafkasya'daki Çerkes-Kabartay bölgesini doğrudan idare etmeimkanını bulan Osmanlı Devleti, Kırım Hanları vasıtasıyla Kafkasya'yı kuzeydenkontrol altına almış; Dağıstan- Azerbaycan bölgesindeki yerel hanların hükümranlığınıtanımak suretiyle de bölgenin kontrolünü bütünüyle elinde tutmaya çalışmıştır.Bölgeyi işgal niyetinde olan Rus ve İran politikaları karşısında Dağıstan ve büyükbir çoğunluğu müslüman olan diğer Kafkas kavimleri, hilâfet merkezi olma özelliğive Sünni Müslümanlığından dolayı zaten sempati duydukları Osmanlı Devleti'neyaklaşmışlardır.
Kafkasya'nın Müslüman ahâlisi her zaman Osmanlı Devleti'nin ilgi alanına girmiş, bubölge halkının karşılaştığı çeşitli sıkıntı ve zorluklar, Devletin gündemindedâima yer bulmuştur. Osmanlı Devleti'nin Rusya ile andlaşma yaptığı ya da arayıiyi tutmayı gerekli gördüğü, yahut gücünün yetmediği dönemlerde Kafkaskabilelerinin yardım taleplerini ve bazı isteklerini yeterli derecede karşılayamadığızamanlar da olmuştur. Buna rağmen Kafkas Kavimleri, Rusya ile ihtilâfların kuvvetlendiğizamanlarda Osmanlı Devleti'nin en büyük destekçisi olmuşlardır.

      2 Aralık 1790 tarihinde Dağıstan veKabartay halkı, İmam Mansur'un mührüyle mühürleyerek İstanbul'a gönderdikleri birraporda, "1778 yılında... Osmanlı Devleti'ne hizmet etmek üzere Dağıstan'danhareketle Anapa'ya geldik..." diyerek, bölgenin müslüman halkı ile OsmanlıDevleti arasındaki kuvvetli bağlara işaret ediyorlardı. Osmanlı Devleti, ihtiyaçhalinde başta Kumuk Hâkimi olmak üzere Dağıstan hâkimlerinden askerî yardımisteklerinde bulunmuş, kimi zaman da kendisi bölge ahâlisine askerî yardımlardabulunmuştur. Bilhassa Şeyh Şâmil zamanında Kafkaslar ile Devlet-i Âliye'nin çok yakınmünasebetleri ve maddi yardımları olmuştur.

      Devletin bölgeye gönderdiğiyöneticilerinden bazılarının yetersiz, hatta kötü niyetli olmalarının da ilişkilerüzerinde olumsuz etkileri olmuş; ancak yöre halkı, suçu bu kişilerde bularak OsmanlıDevleti'nden soğumamıştır. Osmanlı Devleti de bu konuda gerekli hassasiyeti göstererek,gerektiğinde işini ağırdan alanların yerine bile derhal başka birini görevlendirmiştir.Rus işgali karşısında, eski gücü kalmamış olan Osmanlı Devleti'nden doğru dürüstbir yardım alamamış olmalarına rağmen Dağıstan ve Kafkas ahâlisi, yine de 1877-78Osmanlı-Rus savaşında Rusya'ya karşı ayaklanmak suretiyle Osmanlı'nın yanında yeralmışlardır. Dağıstan ve Kafkas halklarının bu vefakâr davranışları Osmanlılarnezdinde değerlendirilmiş ve Rus işgali ile birlikte vatanlarını terketmek zorundakalan Çerkes, Avar, Osetin, İnguş ve Kumuk...binlerce Müslüman aileye kucak açılmış,kendilerine Anadolu topraklarından yerler ve çiftlikler verilmiştir. Dağıstanlıgaziler Ordu-yı Hümâyun'a alınarak kendilerine rütbe ve hizmetlerine göre maaş bağlanmıştır.

      Ülkenin çeşitli bölgelerineyerleştirilen muhâcirlerin devlet tarafından ihtiyaçlarının giderilmesine çalışılmıştır.Bu işle görevli olarak Muhâcirun Komisyonu kurularak göçmenlerin her türlü ihtiyaçlarınınkarşılanmasına çalışılmış, hatta 1899 yılında bu komisyonun başına bizzat II.Abdülhamid Han geçerek, göç meselesiyle doğrudan ilgilenmiştir. Kendilerine gösterilenilgiden memnun kalan muhâcirler, zaman zaman ilgililere ve Saray'a memnuniyetleriniarzetmişlerdir. Dağıstan ve Kafkas Müslümanları cesaret ve kahramanlıklarınıOsmanlılar'ın hizmetine sundukları gibi, ortaya koydukları ilmi eserleri de OsmanlıPadişahları'na arzetmişlerdir. Nitekim, Dağıstan ulemâsından İbrahim Efendi,Miftah-ı İlm-i Kelâm adıyla telif ettiği kitabını Padişaha sunmuş, bu sebeplekendisine atıyye verilmiştir.

      Padişahlar, OsmanlıDevleti'ne bağlılıklarının devamını sağlamak için Dağıstan Han ve Emirleri'ne kıymetlihediyeler göndermişler, elçilerinin harcırahlarını karşılamışlardır. Osmanlılarile Dağıstan Hanları arasındaki yakınlığın derecesi, yeni doğan bir şehzadenindoğum müjdesinin, başta seraskerlik rütbesine yükseltilen Dağıstan Valisi SürhayHan ile Bâbu'l Ebvâb (Derbent) Hâkimi Şeyh Ali Han olmak üzere diğer hanlara bir Nâme-iHümâyun ile bildirilmesinde görülmektedir. Nâmede, bu müjdenin bütün halkaduyurulması ve her mahfil ve mescidde dualar ile bu sevincin paylaşılması istenmiştir.Osmanlılar'laDağıstanlılar arasında XV. Asırda başlayan siyasi ve askeri ilişkilerin sonzamanlardaki canlı bir örneği, 1917 Bolşevik İhtilali'nden sonra yaşanmıştır. DağıstanCumhuriyeti adıyla bir devlet kurmak amacıyla Osmanlı yetkilileriyle görüşmek üzere,içinde daha sonra kurulacak devletin başkanı olacak olan Abdülmecid Çermoy' un dabulunduğu ve Dağıstan ve Çeçen temsilcilerinden oluşan bir murahhas heyet önceTrabzon'a gelmiş, burada Türk murahhas heyeti ile gerekli görüşmelerde bulunduktansonra Batum'a geçmiştir. Burada Enver Paşa ile de görüşen heyet, izlenecekstratejinin detaylarını tesbit etmek üzere, bu Paşa'nın beraberinde gemiyle İstanbul'agitmiştir.

      Dağıstanlılar'ın bağımsızbir devlet idealiyle, Enver Paşa'nın Kafkaslar'da bir İslâm Devleti kurmak ve Türkiyeile Rusya arasına bir set çekmek siyaseti birbiriyle uyuşuyordu. Heyetin gelişi İstanbulbasınında gereken ilgiyi uyarmış, meselâ Tasvîr-i Efkâr gazetesi, Dağıstanheyetinin Osmanlı Devleti'nden yardım talebinden bahisle, "...Şimâli Kafkasya'nınRusya'dan fekki (ayrılması) itibariyle, Hükümet-i Osmaniyye ve ahâli-yi mahalliyenin(yerli ahalinin) âmâl ve menâfiine muvâfık (emelleri ve menfaatlerine uygun) birtarz-ı idâreye (idare tarzına) mazhar olmasına muâvenet ve müzâheret (yardım vedestek) buyurulması istirhâmında bulunduğunu..." yazmıştır. Nitekim OsmanlıDevleti, 11 Mayıs 1918'da ilân edilen Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni, Sovyet-Rus hükümetiniyıldırımlarını üzerine çekmesi pahasına tanıdığını bildirmiş. 8 Haziran1918'de Kafkasya bölgesinde kurulmuş olan milli cumhuriyetler ile dostluk andlaşmalarıimzalanmıştır.

      Osmanlı 'nın bu yenicumhuriyete desteği yalnız siyasi boyutuyla kalmamış; Ermeni ve Rus saldırılarınakarşı askeri yardım talebi de karşılanarak, 15. Piyade Fırkası ile Tarki'ye kadarolan saha emniyet altına alınmıştır. Ancak, Dağıstan halkının büyük bir sevinçve coşku ile karşıladığı Osmanlı ordusu, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ileKafkaslar'dan çekilmek zorunda kalınca, Derbent ve Petrovsk istasyonlarından DağıstanlıMüslüman halkın gözyaşları ile uğurlanmıştır. Osmanlılar'ın yerli Müslümanhalka desteği ve yaptıkları fedâkarlıklar bugün hâlâ Dağıstanlılar'ın hafızasındacanlı bir şekilde yaşamakta ve şiirlere konu olmaktadır.

Sovyetlerin İskân Politikası

        İşlenmesi daha rahatolan toprakların çoğunun ovalarda bulunmasına rağmen, Dağıstan'da tarih boyunca nüfusunbüyük bir kısmının dağ bölgelerinde yerleştiği görülmüştür. Milletlerin üzerindeasırlar boyu yaşadığı toprak parçaları, bu süreç içinde yalnız fiziki olarakihtiyaç duyulan bir mekân olmaktan çıkarak, milleti millet yapan tarih ve kültür değerlerininsaklandığı bir harîm-i ismet ve milletlerin varlık ve bekasının şartı halinegelir. Dağıstan Dağlıları için de, adeta dört elle sarılarak yurt edindikleri vesarp yamaç ve kayalıklardan ibaret olan dağlar, onlara çok öğündükleri Dağlıolma özelliğini ve Dağlı Kültürü kazandırmıştır.

       Dağıstan Dağlıları, bir taraftandoğum, sünnet, evlenme, ölüm, kurban, Ramazan orucu, kutsal gün ve geceleri kutlama,misafirperverlik, aileye düşkünlük, akraba ve dost ziyaretleri, yardımlaşma, dayanışmave fedâkarlık... gibi örf-âdetler, kültürel ve dini değerlerle bezenirken, diğertaraftan da çok olumsuz tabiat şartlarıyla mücadele etmek zorunda kalma; yer darlığısebebiyle adeta çıplak kayalara tutunarak yaşama; gıda ve giyim gibi temel ihtiyaçlarıbile karşılamada büyük zorluklarla mücadele etme; sarp ve verimsiz kayalarda bir avuçbuğday yetiştirmek ve bir güğüm su bulabilmek için büyük çabalarsarfetme......gibi mücadeleler sonucu azim ve direnç sahibi, çelikten iradeli insanlarhaline gelmişlerdir.

       Dağlılar, uzun kışgecelerini değerlendirerek dar ve kapalı mekânlarda el emeği ve göz nuru ile çok değerlisanat ve kültür eserleri meydana getirmişler; dış dünyadaki sert, mücadeleci ve haşingörüntülerinin tersine, iç dünyalarında büyük bir sanat ve estetik hazinesinesahip olduklarını göstermişlerdir. Dağlı kavimler, her biri ayrı bir dağıkendilerine yurt edinerek yukarıda saydığımız ortak dini değerlerin dışında ayrıbirer dil ve kültür ağı örmüşlerdir. Dağlı kültürü, esas olarak işte buunsurlardan meydana gelmiştir.

       Toplumların ekonomik,sosyal, kültürel ve dil bakımından gelişmelerinde yerleşim şartlarının büyüktesiri olmaktadır. Farklı dil ve kültürlere sahip toplumlar ortak mekânları paylaşmalarıhalinde zamanla aralarındaki farklılıklar azalmakta, hatta yok olmaktadır. Buberaberliğin süresi arttıkça, farklı kültürlerden tek bir kültür oluşmaya başlamıştır.
Tabiat şartları gereği geçmişte birbirinden ayrı yaşayan fakat bu Dağlı kültürünübirlikte oluşturan başta Avar, Lezgi, Kumuk, Tabasaran, Nogay, Azerî, Rutul, Agul,Sakur...olmak üzere 30'dan fazla Dağıstanlı kavim, Sovyet iskân politikaları ilebirleştirilerek tek bir toplum oluşturulmaya çalışılmıştır.

       Sovyetler dönemindeekonomik gelişmeyle birlikte işte bu kültürel değişmeyi sağlayarak bir Sovyettoplumu meydana getirebilmek ve zor eline geçirdiği bu kavimleri daha kolay kontrol altındatutabilmek için Dağlı nüfusun dağlık bölgelerden ovalara ve Hazar sahillerine çekilmesinebüyük önem verilmiştir. Lenin'e göre, nüfusun köylerden şehirlere kaydırılması,gelişme sürecinin bir gereği olup, bu süreçle insanlar geri kalmış ve göz ardıedilmiş olan yerlerden modern ve gelişmiş bir hayata kavuşurlar. Dağlılar'ın yenikurulan şehirlere ve sitelere geçmesi, dağlarda yaşanan ekonomik sıkıntıları kısmenunutturmakla birlikte, Dağıstan kavimleri arasındaki sosyal ve kültürel farklılıklarınazalmasına sebep olmuştur. Böylece rengârenk desen, çizgi dil ve kültürlerden oluşanbu Dağlı kültür, Sovyetler döneminde tek bir renk, çizgi ve tek bir dilden oluşanSovyet kültürünü oluşturma hedefinin mağduru olmuştur.

       Doğum, ölüm,evlenme, boşanma....gibi sosyo-kültürel hadiselerin ve örf-âdetlerin karakteristik özelliklerindekideğişmeler, esas olarak inşaat tekniğinin değiştirilerek blok şeklindekiapartmanların dikilmesi, yeni sanayi merkezleri, şehir ve işci sitelerinin kurulması,hayat tarzı ve emek yapısının değişmesi, eğitim ve meslek seviyesinin yükselmesi,sanayi sektörüne kadınların kitlevî olarak çekilmesi ve bunun sonucu olarak işhayatında emeğin cinsiyet bileşiminin kadınlar lehine değişmesi...gibi faktörlerleortaya çıkmıştır. Sosyalist bir toplum oluşturma yolunda bu faktörlerin Dağıstanhalkını derinden etkilediği görülmektedir.
Dağlık bölgelerde geçim şartlarının ağırlığı ve toprakların yetersiz oluşuemek fazlasının şehirlere göçmesinde önemli bir faktör olmuştur. Şehir yerleşiminiteşvik etmek amacıyla inşa edilen düşük kaliteli ve çoğu 50-60 metrekareyi geçmeyenapartman dairelerine yerleştirilen Dağlılar; sosyalist kültüre büyük engel oluşturan,yalçın kayalıkları kendisine mesken edinmiş din ve gelenek esaslı kültürlerindendaha kolay uzaklaştırılmıştır. Sovyetlerin bu politikaya büyük önem vermesininsebebi, yetmiş yıllık tek yanlı büyük propoganda ve tahribata rağmen söz konusu Dağlıkültürünün bugün bu bölgelerde bütün canlılığı ile hâlâ yaşamakta olmasındanyaşamaktadır.

Önemli Şehirler

        Dağıstan'ın en önemlişehirleri Mohaçkale, Derbent, Buynak, Kaspiy, Hasavyurt, İzberbaş, Kızlar ve Kızılyurt'tur.Bu sekiz şehrin yanı sıra ovalık bölgelerde kurulmuş olan 14 işçi sitesibulunmaktadır. Yalnız Kubaçi işci sitesi dağlık bölgede kurulmuştur. Dağlıkarazide yer alan Buynak dışındaki diğer şehirler de ovalarda ve deniz kıyılarındakurulmuştur.
Sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak şehirlerin nüfusu artmakta birlikte bugün Dağıstan'dannüfusun yarıdan fazlası (%58) dağ ve ova köylerinde yaşamaktadır. Ancak ova köyleriile dağ köyleri arasında çok farlılıklar bulunmaktadır. Ova köyleri çok büyükolup, üzüm bağları ile meyve bahçelerine ve düz sokaklara sahiptir. Dağlarda ise, düzarazinin az olmasından dolayı evler genelde dağ yamaçlarında ve üst üste inşaedilmiştir. Çoğunlukla yolu olmayan bu köylerde köy halkı, köyün başına kadarvasıta ile gelir, oradan evlerine dar yollardan geçerek ulaşırlar. Bağ ve bahçeninolmadığı bu köylerin merkezlerinde üç-beş ağaç ancak bulunabilmektedir. Toprağınçok kıymetli olduğu buralarda düz araziler genellikle geçim kaynağı olan ziraattakullanılmakta ve ürün olarak en çok buğday, mısır, arpa ve patates yetiştirilmektedir.Ulaşımı çok çetin olan bu köyler, asırlar boyu Dağlılar'ı düşmandan korumavazifesi görmüşlerdir.

      Mohaçkale. Dağıstan'ın başşehridir. Hazar Denizi'ninbatı kıyısında, Kafkas Dağları'nın denize yakınlaştığı yerde kurulan ve1920'lerde 40 bin nüfusu olan Mohaçkale, bugün 350 bin nüfusuyla Dağıstan'ın en büyükve en önemli sanayi ve kültür şehridir. Mohaçkale'nin temelinin Deli Petro tarafındakurulduğu rivayet edilmektedir. 1722 yılındaki İran seferi sırasında Deli Petro'nunkarargahını kurduğu yerde kurulan şehre 1857 yılında Port-Petrovsk(Petro Limanı) adıverilmiştir. 1912 yılında Port-Petrovsk'un 24 bin nüfusa sahip olduğu ve bu sıradaşehirde bir küçük banyo, onluk su çeşmeleri, iki okul ve 12 kişilik bir hastaneninbulunduğu belirtilmektedir. Sovyet egemenliğinden sonra Dağıstan'ın başkenti olan şehre,Sovyet egemenliği için savaşan Mahaç Dahadayev hatırasına Mahaçkala(Mohaçkale) adıverilmiştir. Sovyet egemenliği döneminde önemli bir sanayi ve kültür merkezi halinegelen şehirde bu dönemde sanayi işletmelerinin sayısında artış görülmüştür.Bunlardan en büyükleri M.Gadjiyev adında makine yapım fabrikası, Dagelektromatfabrikası, radyo elemanları, cam ve elektrikli eşyalar üreten fabrikalardır. KuzeyKafkasya'nın ikinci büyük inşaat kombinası ile ülkenin en büyük ve en eski hafifsanayii olan trikotaj, dikiş ve ayakkabı fabrikaları da buradadır. Şehirde gıdasanayii de gelişmiştir. Bunlardan bazıları balık konserve ve et kombinaları, şarap,bira, yağ ve şekerleme fabrikalarıdır.

      Mohaçkale Dağıstan'ın kültürmerkezidir. Şehirde Rus, Avar, Kumuk ve Laklar'a ait tiyatrolar, kukla tiyatrosu, filârmoni,Dağıstan Devlet Şarkılar ve Halk Oyunları Toplulukları, Dağıstan Devlet LezginkaHalk Oyunları Topluluğu, sinemalar, müzeler ve kütüphane bulunmaktadır. Mohaçkale'debir çok dilde gazete ve dergiler yayınlanmaktadır. Kuzey Kafkasya'nın en büyük bilimmerkezi de Mohaçkale'dedir. Şehirde Rusya Federasyonu İlimler Akademisi'nin DağıstanŞubesi, Lenin Üniversitesi, pedogoji, tıp, tarım ve teknoloji enstitüleri velaboratuarlar bulunmaktadır. Mohaçkale'de Türk İşadamları tarafından açılmışbulunan ve İngilizce yapan bir Özel Türk Lisesi de Dağıstan'ın eğitim sistemi içindeyerini almış bulunmaktadır. Demiryolları kavşağında bulunan Mohaçkale, aynızamanda da Hazar'ın kuzey-batı kıyısında önemli bir liman şehridir. Şehir birtaraftan Kaspiy şehrine, diğer taraftan da Tarki Dağı yamaçlarına doğru büyümektedir.

      Derbent. Araplar'ın Bâbu'l-Ebvab(Kapılar Kapısı) ve elBâb (Kapı), Türkler'in Demirkapu adını verdikleri ve Farsça'dakapalı kapı, geçit, sınır karakolu anlamına gelen Derbent, Dağıstan'ın ikinci büyükşehridir. Derbent çok eski bir şehir olup, Hazar Denizi'nin batı sahilinde ve Kafkasdağlarının denize en çok yaklaştığı yerde kurulmuştur. Şehre ismini veren boğaz,deniz ile dağ arasında iki kilometre uzunluğunda, iki sıralı ve bugün hâlâ kalıntılarıbulunan büyük duvarla çevrilmiştir. Dağlar tarafında muhkem bir kale ile son bulanbu surların yapılışı Hazar Türkleri zamanında Sâsâni hükümdarı Nûşirvan(531-579) tarafından yapılmıştır.

      Osmanlılarla Safeviler arasındasık sık el değiştiren ve İranlılar'ın Ruslarla anlaşmasıyla en son Ruslar'dakalan Derbent, Avrupa'dan Asya'ya giden önemli ticaret yolu üzerinde bulunmasısebebiyle, tarih boyunca ticari ve askeri bakımdan stratejik bir önem taşımıştır.Şehirde dağlar ile deniz arasındaki 2 kilometrekarelik geçidi kapatan surlar, Sâsânilerve sonraları Müslümanlar devrinde ön Asya'yı Doğu Avrupa göçebe kavimlerinin istilâsındankorumuştur. Şehir, Müslüman dünyasının bir hudut kalesi olduğu gibi, bir limanolarak ticari bakımdan da önemliydi ve buraya bütün Hazar ülkelerinden mallargetiriliyordu. Başlıca ihraç malları dokuma bezleri ve kök boya idi. Rus idaresi altındaDerbent'te XIX. Yüzyılın ortalarına doğru kök boyası üretim ve ticaretinde önemlibir gelişme sağlandıysa da asrın sonlarında sosyal ve iktisadi hayatta gerileme başladı.Derbent geçidinden geçen eski yolun yerini 1898'de inşaası tamamlanan ve ortaKafkasya'yı Avrupa Rusyası'na bağlayan demiryoluna terketmesiyle şehir ve bölgeiktisadi hayatında yeni bir canlanma görüldü.

Dağıstanda Geçim (Ekonomi)

        
      Sovyet sistemine dahil bütün ülkelerde olduğu gibibugün Dağıstan'da da sosyo-ekonomik birçok problem yaşanmaktadır. Bu problemlerekonominin bütün sektörlerinde etkili bir şekilde hissedilmektedir. Rusya Federasyonuiçinde Çeçenistan probleminin en fazla etkilediği cumhuriyetin Dağıstan olduğunusöylemek de mümkündür. Çeçenistan'a komşu olması ve toprakları içinde yaşayanönemli miktarda Çeçen'in bulunması sebebiyle bu problem, Dağıstan'ın ihtiyaçduyduğu mallarla, hammadde ve teçhizatın sağlanmasında büyük güçlüklerçıkarmaktadır. İthalatta karşılaşılan bu zorluklar aynı derecede ihracatta dasöz konusu olmaktadır. Diğer taraftan bazı siyasi sebeplerle Azerbaycan-Dağıstansınırının da kapalı tutulması sebebiyle Dağıstan'ın bir ekonomik abluka altındaolduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu problemlerin yanısıra zaten Rusya'daetkisi devam eden ekonomik kriz, bütçesinin %85'i Rusya Federasyonu'nun yardımındanoluşan Dağıstan ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir.

      Rus ekonomisinde beş yıla yakın birzamandır yaşanmakta olan ekonomik çöküntü, Dağıstan milli ekonomisinde de aynıetkiyi göstermiş bulunmaktadır. Üretimde sürekli bir gerileme, yüksek enflasyon veişsizlik ekonominin karakteristik özelliği haline gelmiş durumdadır. Yatırımlardakidüşme devam etmekte, bilimsel ve teknik potansiyel hızla gerilemektedir.Dağıstan'dason yıllarda sınaî üretimin düşüşü %40 ile en büyük seviyeye ulaşmış ; ortave büyük ölçekli işletmeler zarar etmişlerdir. Üretim beş yılda 3.3 misliazalmış ve fiziki üretim hacmi 1950'li yılların seviyesine inmiştir. Üretimdüşüşünde Dağıstan, 1994 yılında Rusya Federasyonu içinde onuncu sırada yeralmıştır.

     Sanayinin hemen hemen tümkollarında bu gerilemenin etkisi görülmektedir. Mesela makine imalatında üretim 1990yılına kıyasla 4.7 kat, gıda sanayiinde 4.9 kat, cam sanayiinde 7.5 kat, hafifsanayide 10.9 kat azaldı. 1990 yılına kıyasla sanayinin yapısı kökünden değişti.Yakıt ve enerji kompleksinin payı 6.3 kat artarken; hafif sanayinin payı 4.3 kat,makine yapım, gıda, kimya ve petro-kimya sanayilerinin payları 1.3 ila 2 kat azaldı.

Sanayinin değişen yapısı içinde yakıt ve enerjininpayı artmasına rağmen, yukarıda belirtildiği gibi, bu artış sadece diğersektörlere nisbetle gerçekleşmiş, geçen yıllara göre ise azalmıştır. Nitekim,yakıt ve enerji kompleksinde petrol üretimi yüzde 20.4 'e, gaz üretimi ise yüzde7.2'ye düşmüştür. Elektrik enerjisi üretimindeki azalma yüzde 36.7 olmuştur. Buarada hidroelektrik santrallerinde yüzde 37.2 üretim düşüşü ortaya çıkmıştır.
Sanayide bu gerileme devam ederken, yatırım faaliyetlerinde de azalma aynı şekildedevam etmiştir. Yatırım hacmi 1994 yılında yüzde 26.3, son üç yılda ise yüzde47.7 azalmıştır. Kısacası, Dağıstan bugün bütün sosyo-ekonomik olumsuzluklarıbirarada yaşamaktadır.
Sanayideki gerileme tarımda da etkisini göstermiş bulunmaktadır. 1990 yılına göreüretimde önemli bir azalma görülmektedir. Kamu sektöründe tarım ürünleri üretimi1991 yılına nisbetle 2.3 misli azalmıştır. Halkın elindeki küçük ölçekli özelköy işletmeciliği ise yüzde 12.7 artış görülmüştür. Tarım sanayii kompleksine1994 yılında yapılan yatırımlar 1993 yılına nisbetle yüzde 40, köy ekonomisininyatırım hacmi ise 1991 yılına nisbetle iki misli azalmış bulunmaktadır.

       Finansmanyetersizliği, gerekli teçhizatın federal bütçeden temin edilememesi ve işletmeleriniçinde bulunduğu ağır ekonomik kriz 1994'te Cumhuriyet bütçesini de zor durumadüşürmüştür. Ülkedeki işgücü arzındaki hızlı artış devam etmektedir. Birtaraftan ekonomik kriz sebebiyle işyerlerinin kapanması, diğer taraftaneğitim-öğretim kurumlarından yeni mezun olanların işgücü piyasasına katılmışolmaları bunun önemli sebepleri arasında yer almaktadır. Bunlara ek olarak silahlıkuvvetlerden terhis edilen askerler işsizliği besleyen önemli bir kaynak halinegelmiştir.

       Nüfusun önemli birkısmı, hayat seviyesinin düşük olması sebebiyle ek iş peşinde koşmaktadır.Mühendis ve öğretmen olduğu halde işsizlik sebebiyle taksi şoförlüğü yapan vehayatından şikayetçi olan insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. 1994yılı itibariyle resmi kayıtlardaki işsiz sayısı 43 bin 800'dür. Resmi işsizlikharicinde gizli işsizlik de yükselmektedir. Gizli işsizlerin sayısı da 63 bin 300olarak belirlenmiştir. Yaşanan işgücü fazlalığında tarım bölgeleri başıçekmektedir. Araştırmalar ülkede yaşanan istihdam probleminin tehlikeli boyutlaraçıktığını ortaya koymaktadır. Fiyatların devamlı artışı ücret ve maaşlarınreel satın alma gücünü azaltmış bulunmaktadır. Ortalama maaş 1994'te 1990 yılınagöre %64 azalma göstermiştir. 1992'den itibaren Dağıstan toplumunda gelirdağılımında da bozulma ortaya çıkmıştır. Ekonomik reformlar en çok kredi-finansman- sigorta kurumları ile yönetim kademelerinde çalışanların işine yaramışbulunmaktadır.
Dağıstan'ın 1994 yılı ihracatı 72.8 milyon, ithalatı ise 133.7 milyon Amerikandoları olarak gerçekleşmiştir. Buna göre dış ticaret açığı yaklaşık 61 milyondolar olmuştur.

       Bugün ithal edilenmallar arasında gıda maddeleri önemli bir yer tutmaktadır. Bunlar arasında şeker,bitkisel ve hayvani yağlar, çay, turunçgiller, makarna ve pasta mamulleri, süt,kaymak, çocuk mamaları, tıbbi ilaçlar anılabilir. Bir tarım ülkesi olanDağıstan'da saydığımız bu gıda maddelerinin ithal edilmekte oluşu tamamenyaşanmakta olan ekonomik krizle ilgili görülebilir. Ülkede mevcud ziraî üretimpotansiyelinin çok düşük seviyelerde kullanılmakta oluşu, saydığımız çokçeşitli ziraî ürünlerin ithal edilmesi gereğini ortaya çıkarmış bulunmaktadır.Bu arada Dağıstan'ın geleneksel ihraç malları olan yün, ham deri, ağaç malzemelerive siyah maden düşük fiyatlarla satılmaktadır.

       Dağıstan iletişimkonusunda büyük bir sıkıntı çekmektedir. Telekomünikasyon konusunda dünyastandartlarının çok gerisinde bulunan ülkenin başkenti Mohaçkale'de 1995 Temmuzayında 10200 abonelik telefon santrali hizmete girmiştir. İletişim sahasındaki bugeri duruma ilaveten ekonomik alandaki dezentegrasyon, geleneksel sürüm pazarı kaybı,finansal yapı ve dış ticaretin mevcud gelişmemiş durumu dış ticaret sahasındasahip olunan potansiyeli hayat geçirmede engel teşkil etmektedir. Bu aradaMohaçkale'deki deniz limanının restorasyonu, yeni bankaların açılması, Amerikan,İtalyan, Avusturyalı ve Türkler gibi yabancı işadamlarının çeşitli sahalardayatırımlarda bulunmaları gibi olumlu gelişmelerin söz konusu olduğunu da belirtmekgerekir.

Yaşanan Hayat - Nüfus

        Yaşanan Hayat
      Genel olarak Kafkas kavimlerinde olduğu gibi,Dağıstan'ın yerli kavimlerinin tipik yaşama alanları dağlık kesimlerdir. Derinvadilerle birbirinden ayrılmış, hatta izole edilmiş vadilerde küçük kabile veoymakla halinde yaşamalarından dolayı dil, lehçe ve şive farklılıkları ve kabilemilliyetçiliğinini ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak ortak fiziki şartlarhepsi üzerinde aynı tesiri göstermiş, yaşama tarzları ve kültürleri büyükölçüde benzerlik göstermiş ve bir Dağlı Kültürü meydana gelmiştir. SonradanDağıstan'a yerleşen Türk, Moğol, İranlı vs. kavimler bu kültürün etkisi altındakalmışlardır.
       Nüfus
       1 Haziran 1992'de 1 milyon 906 bin olanDağıstan'ın nüfusu, 1 Temmuz 1995 itibariyle 2 milyonu aşarak 2 milyon 82 bin kişiyeulaşmış bulunmaktadır. Nüfusun 1 milyon 210 bin kadarı (%58) köyde, 870 bin kadarıda (%42) şehirlerde yaşamaktadır. Dağıstan nüfusunun etnik yapısı yüksekbölünmeyle karakteristik hale gelmiştir. Tarih boyunca genellikle Turani kavimleringöç yolları üzerinde bulunan Dağıstan önemli bir geçit yeri olduğu için muhtelifsebeplerle yurtlarını terkeden insanların bir kısmı buraya yerleşmiş, böyleceülkenin nüfusunun çeşitlenmesini sağlamışlardır.

       Dağıstan'ın aşılması güç birülke olması, bu ülkeyi kendi topraklarından ayrılan aşiretlerin sığındığı,insanların birbirinden uzak ve ayrı kabileler halinde yaşadığı bir bölge halinegetirmiştir. Öyle ki, dağlık ülke Dağıstan'ın her dağında ayrı bir boyyerleşmiş olup, her köy başkalarının anlamadığı ayrı bir lehçe ilekonuşmaktadır. 1897'de Çarlık Rusya'nın bir vilayeti durumunda iken 571 bin nüfusasahip olan, 1926'da 1 milyon 300 bin nüfusa ulaşan Dağıstan'ın 1916 yılı Russayımına göre nüfusu 81 ayrı milliyet mevcut gözükmektedir. Bu elbet teki çokkomik bir abartma idi.Dağıstan nüfusunu oluşturan bu etnik grupların büyük birçoğunluğu Turani boy ve cemaatlerdi . Samur'dan Sulak'a kadar olan sahil düzlüğüile Sulak -Kuma arasında ve daha kuzeydeki düzlükler tamamen sayıları 350 bindenfazla olan, Azeri, Kumuk, Nogay, Türkmen, Kara-Papak, Kırgız...gibi muhtelif Türkboyları ile meskûndur. Dağıstan'ın yerli 32 halkı içinde 11'i nüfusçadiğerlerinden fazladır. Bunlar Avarlar, Kumuklar, Darginler, Lezgiler, Laklar,Tabasaranlar, Nogaylar, Rutullar, Sakurlar, Agullar ve Tatlar'dır.

      Bu etnik gruplardan enbüyüğü, aralarında Karatay, Andiler ve Didolar'ın da bulunduğu 15 kadar alt grubuiçine alan Avarlar'dır. Dağıstan'ın dağlık kısmının batısında, Çeçenistansınırında Ahvah, Botlıh, Gunib, Hunzah, Untsukul... rayonlarında (ilçe) bulunanAvarlar, bugün 500 binden fazla nüfuslarıyla Dağıstan nüfusunun %25.7 'sinioluştururlar. Bu kütleyi oluşturan alt gruplar, yaşayış ve kültürfarklılıklarıyla da birbirinden ayrılırlar. Telke'nin orta bölgelerinde yaşayanDarginler, yaklaşık üçte ikisi dağlarda üçte biri de şehirlerde olmak üzere 247bin nüfusla Dağıstan nüfusunun ikinci büyük grubunu; kuzeydoğuda yaşayan ve Türkdilinin Kıpçak lehçesini konuşan Kumuklar da 240 bin nüfusla Dağıstan'ınüçüncü büyük nüfusunu oluştururlar. Mohaçkale, Buynak, Kızlar, Yahsay veHasavyurt Kumukların yaşadığı şehirlerdir.

      Ülkenin güneydoğukesiminde Kurak, Süleyman Stalskiy, Magaramkent, Ahtı ve kısmen Rutul ve Hivbölgelerinde yaşayan ve dördüncü büyük nüfusu teşkil eden Lezgiler (190 bin),Khiv, Tabasaran ve Derbent bölgesindeki Tabasaranlar (85 bin), güneydeki dağlıkarazide Avarlar ile Darginler arasında yerleşmiş olan Laklar (84 bin); Kuma ile Terekırmakları arasındaki Nogay çöllerinde yaşayan Nogaylar (70 bin ) ve batıda ÇeçenCumhuriyeti 'ne yakın yerlerde bulunan Çeçenler (60 bin) Dağıstan'da diğer önemlitoplulukları meydana getirmektedir. Bunların dışında Rutullar (20bin), Agullar (10bin), İran asıllı Tatlar (10 bin) ve Sakurlar (7 bin) gibi daha az nüfus gruplarıbulunmaktadır.
Müslüman olan bu grupların yanında, özellikle şehir merkezlerinde önemli oranda Rus(250 bin), Ukraynalı, Tatça konuşan ve kendilerine Yivri ve Cuhud denilen Yahudiler ileErmeniler bulunmaktadır.

      Gayrimüslim olan bu sondört etnik grup umum nüfusun %15 'ini teşkil eder. Ancak, 90'lı yıllarınbaşlarından itibaren bir taraftan Rus nüfusun merkezi Rus topraklarına doğruçekilmesi, diğer taraftan da önemli miktarda Yahudi'nin İsrail'e göç etmesisebebiyle gayrimüslim nüfus oranının düşmekte olduğu görülmektedir. Diğertaraftan genel olarak yerli kavimlerin nüfus artışı yerli olmayanlardan dahahızlıdır. Meselâ, yerli kavimlerdeki doğum oranı Ruslar'ınkinden 2.5 katbüyüktür. Bu durum sosyo-ekonomik, sosyo-psikolojik ve kültürel faktörlerdenkaynaklanmaktadır. Örf-âdetler, evlenmeye ve aileye verilen önem ve kadının aile vetoplumdaki rolü yerli kavimlerdeki doğum oranının yüksek seviyelerde cereyanetmesinde etkili olmaktadır. 1993'te 98 bin 895, bugün 100 binden fazla nüfusuylaülkenin ikinci büyük şehri olan Derbent'te ise nüfusun en büyük kısmını Azerileroluşturmaktadır. Stalin zamanında kimlik belgelerindeki Türk lafzınındeğiştirilerek Azeri yazıldıkları, Türk ibaresinin yer aldığı eski kimlikbelgelerinin hâlâ mevcud olduğu bu insanlar tarafından anlatılmaktadır.

      Bugün Dağıstan'dakendilerine Terekemeler (Terâkime= Türkmanlar) denilen ve Derbent'in kuzey tarafındayaşayan topluluğun, Evliya Çelebi'nin kaydettiğine göre Türkçe konuşan Kaytaglarolup, Tabasaranlarılar'dan ibaret olduğu ve bunlara Dağıstan Terekemesi ve Kara-Papakda dendiği belirtilmektedir. Bugün Kars köylerinde Dağıstan Kara-Papağı Sünnimuhâcirler bulunmaktadır. Terekemeler bugün genel olarak on köyde toplanmışbulunmaktadırlar. Bunlar Berekey, Velikent, Cemikent, Padar, Mamedkala, Deliçoban,Selik, Karadağlı, Tatlar ve Ulu Terekeme'dir. Şemseddin Sâmi, Dağıstan'ın asılyerli ahâlisinin Lezgiler olduğundan bahisle şunları yazmaktadır:
"Dağıstan'ın ahâli-yi asliyesi Lezgi cinsiyetine mensûb olub, Lezgi kavmi asılve nesebleri    Turaniyeden dir. Bunlar dağlık ve mürtefi' (yüksek)mahallerinde sâkin olup, Bahr-i Hazer sevâhiline ( Hazar Denizi sahillerine) karîb(yakın) olan alçak yerlerinin ahâlisi Türk, Türkmân, Tatar, Nogay vs. Akvâm-ıTûrâniyedendir." Dağıstan milletleri, medeniyet ve dillerdeki farklılığarağmen hayat şartları, ekonomi, medeniyet ve tarih birliği bakımından ortak birkadere sahiptirler. Dağıstan halkı, ekonomik yaşayış ve medeniyet bakımındanbirbirlerine bağlı olarak kendilerini bir müttefik millet olarak hissetmektedirler.

     Gerçekten, bu derecefarklılık arzeden Dağıstan milletleri şaşılacak derecede bir uyum içindeyaşamaktadır. Bu kavimler, asırlar süren aynı kaderi paylaşma ve ortak sosyalyaşantı yönünden de tam bir bütünlük arzetmektedir. Bu uyumun devamını sağlamakve dengenin muhafaza edilmesi amacıyla, özellikle kutlama günlerinde olmak üzere, hertürlü programda hemen hemen her etnik gruba ait müzik parçaları ve halk oyunlarınayer verilmesine özen gösterildiği müşahade edilmektedir. Rus, Ukraynalı, Yahudi veErmeniler dışında hemen hepsi müslüman olan Dağıstanlılar arasında dinbirliğinin bu birlik ve beraberliğe önemli katkıda bulunduğu görülmektedir. NitekimDerbent'te en fazla nüfusa sahip iki etnik grup olan Azeriler ile Lezgiler arasında'90'lı yılların başlarında sun'i olarak oluşturulmaya çalışılan gerginliğin budin birliği sayesinde çok ileri boyutlara ulaşamadığı görülmektedir.


ARİF ERTÜRK
 
selamunaleyküm.ARİF ERTÜRK
HACE AHMET YESEVİ
 
BAŞINA SARIK BAĞLAR,
KENDİNE MÜRİT ARAR,
İLMİ YOK NEYE YARAR,
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ..
YUNUS EMRE
 
EMEKSİZ ZENGİN OLANIN,
KİTAPSIZ BİLGİN OLANIN,
SERMAYESİ DİN OLANIN,
REHBERİ ŞEYTAN OLMUŞTUR.
 
SİTEMİZİ ZİYARET EDEN 115781 ziyaretçi (242707 klik) KİŞİ BURADAYDI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol