Devlet Hiyerarşisi

KIRIM HANLIĞI(1438-1783)-GERİ DÖN
Devlet Hiyerarşisi
 Kuban, Bucak ve Yedisan vilâyetlerinin umumî valileri yahut daha doğrusu bu üç bölgedeki Nogaylar'ın kumandanları sultan arasından seçilirdi ve ser-asker sultan unvanı taşırlardı. Bunların da ayrı sarayları ve divanları var idi. Or beyi mevkii ise, umumiyetle Şırın beylerine verilirdi ve mevkiileri serasker sultanlardan sonra gelmekte idi.

      Devlet işleri hanın bizzat başkanlık ettiği bir divan tarafından yürütülmekte olup, azaları şunlardı: kalgay, nûreddin, Bucak, Yedisan, Kuban ser-askerleri (Bahçesaray'da iseler), Şırın beyi, müti, uluğ-ağa (vezir), kazasker, hazînedar başı, defterdar, aktaçı-bey, kilerci başı, divan efendisi, kazasker nâibi, Bahçesaray kadısı ve kullar ağası.

      Kapıcı-başı ve kapıcılar-kethüdâsı, Osmanlılar'da olduğu gibi, divana dahil olmayıp, merasim işlerine bakmakta idiler. Mühim devlet işleri hanın başkanlığında fekalâde hallerde toplanan kalgay, nûreddin, üç ser-asker, vezir, kazasker ve karaçi beylerinin katıldığı bir mecliste kararlaştırılırdı. Bu toplantılarda harp ve sulh gibi hayatî meselerde karaçi beylerinin re'yi kat'î bir mahiyet taşırdı. Şırın beyi lüzum görürse, mirzaların başı sıfatı ile, bu fevkalâde meclisi, kurultayı kendi başına toplayabilirdi. Buna umumiyetle han ile bir ihtilaf çıktığı takdirde başvurulur ve toplantı meşhur Kayalar-altı mevkiinde yapılırdı. İşlerin yürümesi ve hanın otoritesinin kurulması için, yalnız onun ile karaçi mirzalarının arasında değil, İstanbul hükümeti ile de mutabakat gerekiyordu.

       Hanlıkta sükun ve dengenin devamı ve uyumlu bir siyasetin tatbiki fiilen Şırın beyi ile padişahın vezir-i âzamı arasındaki anlaşmanın devamına bağlı kalmıştır. Padişahın Kırım hanı arkasında olması, sultanların ve kabilelerin mücadelelerini frenlediği ve bu iç rekabetlerden faydalanmak isteyen Moskova'nın müdahalelerine set çektiği için, hayatî bir ehemmiyeti haiz olmuştur. Şüphesiz hanlığın Kazan ve Astrahan düştükten sonra daha ikibuçuk asır varlığını koruyabilmesi başlıca bundan ileri gelmiştir. Fakat diğer taraftan Osmanlılar'ın Kırım kuvvetlerini Orta Avrupa ve İran'daki harp sahnelerinde fazlası ile kullanmak istemesi ve kabile aristokrasisinin hâkimiyetini kırmağa ve Nogaylar'ı ayırmağa temayül etmesi mukavemet hareketleri doğurmuş ve hanlığı zayıflatmıştır.

       Baron de Tott'un başvekil diye vasıflandırdığı hanın veziri, yahut daha eskiden kullanılan unvanı ile ulug-aga'sı menşe itibarı ile hanın kullarındandır. Vezirler XVII.. asırda Sefer Gazi ile geçici bir zaman için devlet içinde birinci derecede nüfuz kazanmış iseler de, bu kuvvetli şahsiyet de bunu ancak kalgay'a karşı karaçi mirzaları ile olan ittifakına borçlu idi. Sefer Gazi Ağa'nın ve ondan sonra gelen nüfuzlu ağaların Moskof ve Leh başvekillerine gönderdikleri mektuplarda kendilerini, Osmanlı vezir-i âzamları tarzında, vekil-i mutlak sıfatı ile anmaları bizi yanılmamalıdır. XVIII. asır ortalarına, yani merkeziyetçi sisteminin en çok yerleşmiş bulunduğu bir devirde dahi Baron de Tott kabile aristokrasisi karşısında vezirin ve müftünün Osmanlılar'da görülen nüfuz ve iktidara hiçbir zaman sahip olmadıklarına işaret etmiştir.


ARİF ERTÜRK
 
selamunaleyküm.ARİF ERTÜRK
HACE AHMET YESEVİ
 
BAŞINA SARIK BAĞLAR,
KENDİNE MÜRİT ARAR,
İLMİ YOK NEYE YARAR,
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ..
YUNUS EMRE
 
EMEKSİZ ZENGİN OLANIN,
KİTAPSIZ BİLGİN OLANIN,
SERMAYESİ DİN OLANIN,
REHBERİ ŞEYTAN OLMUŞTUR.
 
SİTEMİZİ ZİYARET EDEN 116045 ziyaretçi (243058 klik) KİŞİ BURADAYDI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol