İslamiyeti Nasıl Anlıyorlardı

SAFAVİ DEVLETİ-GERİ DÖN
İslamiyeti Nasıl Anlıyorlardı
 

         XV. yüzyılın ortalarında Anadolu'dakigöçebe ve köylülerin dinî inançları hakkında sarih bilgilere sahip değiliz. Anlaşıldığınagöre medresenin tesiri dışında kalan köylü ve göçebelerin mühim bir kısmı sathîbir İslamiyetin görünüşü altında Orta-Asya'dan getirdikleri eski dinî inanç vetelakkilerini devam ettiriyorlardı. Onların dinî hayatlarına dede ünvanlı şahıslarhakimdi. Safevî devleti kurulduktan sonra da bu dedeler İrana gelen Moğolların kamveya şamanları gibi hanedan nezdinde de ehemmiyet kazanmışlardır. Şah İsmail veTahmasb'ın oğullarından her birinin lalası (atabeğ=atalık) olduğu gibi dedesi devardı. Bu dedeler hemen her bakımdan eski kam veya şamanların muakkibleri gibi görünüyorlar.Türklerde çıkardıkları büyük siyasî şahsiyetlere bile çok derin bir saygı ve bağlılığınmevcudiyeti malumdur.

        Orhun Abidelerikahramanı Kül Tegin için Türk Budun saçlarını, kulak ve yüzlerini kesmek, gözlerindenkanlı yaşlar akıtmak suretiyle günlerce süren ağır yaslar tutmuştu. SelçuklulardanMelikşah'ın oğlu Davud'un ölümü dolayısıyla Türklerin Isfahan'da bir yastuttuklarını biliyoruz. Bunlar ile Şiîlerin 10 Muharremde Kerbelâ'da şehit düşenHz. Hüseyin için tuttukları yas arasında hiç bir fark yoktur. Din adamlarına gelinceTürklerin onlara çok daha fazla saygı gösterdikleri anlaşılıyor.

        Milâdî 985 yılındayazılmış olan Hududu'l-Alem'de Oğuzların tabibleri olduğu onlara rastladıklarızaman secde ettikleri (namaz bererend), tabiblerin Oğuzların mal ve canlarına hükmettikleriyazılmaktadır. Kaynağın tabibler dediği şahısların kamlar olduklarında şüpheyoktur. Bunlar da her halde ata ünvanını taşıyorlardı. Dikkate değer başka birmisal de şudur: Gazneli Mesud ile savaşan Selçuklu Tuğrul ve Çağrı Beyler birazdaha sabrettikleri takdirde zaferi kazanacaklarını söyleyen yıldızlar ilme ile meşgulbir İranlı'ya zaferden sonra atlarından inerek secde etmişlerdi. Buna Türkçe'de yükünmekdenilmekte idi.

        1240 yılındaAnadolu'da büyük bir isyan çıkaran Baba İshak'a müritleri olan Türkmenler, İslam'ınkesin ilkesine aykırı olarak Baba Resul, yahut Baba Resulullah diyorlar, yani onaPeygamber nazarı ile bakıyorlardı. Hatta Baba İshak'ın öldürülmesine inanmayan Türkler,onun yardım getirmek üzere göğe çıktığını söyleyerek isyanlarını devamettirmişlerdi. Baba İshak'ın da kendi peygamberliğine samimiyetle inandığı anlaşılıyor.Şu misaller ile Anadolu Kızılbaş Türklerin Şeyh Cüneyd ve haleflerini Mehdi,peygamber ve hatta Allah olarak görmeleri daha iyi anlaşılabilir. İşte bu telakkidendolayı Kızılbaş Türkler şeyhleri iyi anlaşılabilir. İşte bu telakkiden dolayı KızılbaşTürkler şeyhleri veya şahları uğruna her türlü fedâkârlığa seve sevekatlanmakta idiler. Bu husus devletin kurulmasında ve yaşayabilmesinde pek mühim bir âmilteşkil etmiştir. Yukarıdaki misallerden çıkan en mühim netice ise İslamiyete gireliçok uzun bir zaman geçtiği halde Anadolu'daki göçebe ve köylü Türklerin dinîhayatlarında en belli başlı ilkelerde bile bir gelişmenin kaydedilmemiş olmasıdır.Bu telakkilerin başında şahıslara karşı aşırı saygı geliyor ki, dinî ve siyasîsahada Türk düşünce ve duygusunun en bariz, en değişmeyen hususiyetlerinden biridir.Fahr-i Kâinât Hazret-i Muhammed Mustafâ'nın da başta Mevlid adlı eser olmak üzereen fazla Türkler arasında kutsallık kazanarak yaygınlaştığını hatırlatalım.

       XV. yüzyıldaAnadolu'daki Şiîliğin köylü ve göçebeler arasında ne derecede yaygın olduğu vebunun mahiyeti hakkında da bilgimiz yoktur. Anadolu'nun XVI. yüzyıla kadar dinîtarihine ait yazılmış incelemeler, bilhassa kaynakların kifayetsizliği yüzündenbizi bu konuda aydınlatmaktan oldukça uzak bulunuyor. Köylü, göçebe ve hatta şehirlilerdenbir kısmının bağlı bulunduğu Bektaşî tarikatının açık bir Şiîlik inancınıyaydığını ileri sürmek herhalde mümkün değildir. İsmail Hacı Oğulları, DedeGarkın ve diğerleri gibi şeyh aileleri için de aynı şey söylenebilir. Ancak İlhanlıhükümdarı Olcaytu'nun (ölümü:1316) "on iki imam şiîliğini" kabuletmesinin bu mezhebin bir Moğol eyaleti durumunda bulunan Anadolu'daki Sünnî olmayan (Hétéredoxe)köylü ve göçebeler tarafından sevinçle karşılandığı muhakkaktır.

       Olcaytu'nun İmamiyeŞiîliği'ni kabul etmesi üzerine Anadolu'da da Ebûbekir, Ömer ve Osman'ın adlarınınanılmasının yasaklandığını biliyoruz. Anadolu Türklerinin Olcaytu'nun, Harbendeismi de dahil olmak üzere Moğollara mahsus bir çok isimleri kullandıkları, Türkmenlerve Moğollar arasında bir kaynaşmanın başlamış olduğu görülüyor. Kara-Koyunlularınresmen Şiî olmamakla beraber Ali evladına karşı sıcak bir sevgi duydukları, kullandıklarıisimlerden anlaşılılıyor. Hatta bunlardan Bağdad hâkimi Isfahan Mirza (Ölümü:1444) On İki İmam adına hutbe okutup sikke kestirmişti.      


ARİF ERTÜRK
 
selamunaleyküm.ARİF ERTÜRK
HACE AHMET YESEVİ
 
BAŞINA SARIK BAĞLAR,
KENDİNE MÜRİT ARAR,
İLMİ YOK NEYE YARAR,
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ..
YUNUS EMRE
 
EMEKSİZ ZENGİN OLANIN,
KİTAPSIZ BİLGİN OLANIN,
SERMAYESİ DİN OLANIN,
REHBERİ ŞEYTAN OLMUŞTUR.
 
SİTEMİZİ ZİYARET EDEN 114765 ziyaretçi (240987 klik) KİŞİ BURADAYDI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol