MUSUL MESELESİ MİLLETLER CEMİYETİ'NDE

MUSUL MESELESİ MİLLETLER CEMİYETİ'NDE





Haliç Konferansı'ndaki görüşmelerden sonuç alınmayınca,mesele Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. İngiliz Hükümeti Milletler Cemiyeti'ne müracaatederek, Musul meselesinin gündeme alınmasını istedi. Türkiye, adı geçen teşkilatahenüz üye olmadığı için, kuruluş tüzüğünün 11. maddesi gereğince, üyeolmayan devletlerin, kendilerini ilgilendiren görüşmelere delege gönderme hakkı vardı.Bu maddeye dayanarak, cemiyet 19 Ağustos 1924 tarihinde bildirdiği yazı ile Türk Hükûmetindencevap istedi. 3 Eylül 1924'te toplanan Bakanlar Kurulu, Milletler Cemiyeti'nde Türkiye'yitemsil edecek heyeti seçti. Meclis Başkanı olan Fethi (Okyar) Bey'in başkanlığındaseçilen bu heyet, hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 10 Eylül'de Cenevre'yehareket etti. Fethi Bey, hareketinden önce Tanin gazetesinin muhabirine verdiğibeyanatta, özet olarak şunları söyledi: "Türkiye, Cenevre'de Musul vilayetininMilli sınırlarımıza dahil edilmesini isteyecektir. İngiltere de bu topraklarıistemektedir. İngiltere, tezini savunmak için Lozan'da ve Haliç Konferansı'nda fetihhakkından bahsetmiştir. Bu iddia hiçbir biçimde kabul edilemez. Çünkü mütarekeesnasında İngiliz kuvvetleri Musul vilayetini işgal etmemişti.

İngiltere, Musul vilayetinde Türklerinzayıf bir azınlık oluşturduklarını göstermeye çalışmaktadır. İngiliz subaylarıtarafından düzenlenen istatistikler, Türklerin sayısını birkaç bin kişi olarak göstermektedir.İngiltere Hükûmeti, Musul vilayeti halkının Irak krallığına katılmayı arzu ettiğiniiddia etmektedir. Güya anlaşmazlık konusu olan toprakta yaşayan halk Emir Faysal'ıkral seçmek suretiyle bu arzusunu göstermiştir. Halbuki Süleymaniye Sancağı bu amaçlatoplanan oylara katılmadığı gibi, Kerkük Sancağı halkı da Faysal'ı hükümdar tanımayıkesin biçimde reddetmiştir. Lord Curzon, Lozan'da Percy Cox İstanbul'da, Musul vilayetihalkının Irak ile birleşmeyi arzu ettiklerini gösterdikleri halde, her ikisi de oylarabaşvurma meselesini kabul etmemişlerdir. Şu halde halkın Irak'a katılmayı arzuettikleri iddiası nasıl kabul edilebilir?Cenevre'ye büyük bir güvenle gidiyoruz.Davamız açıktır. Biz halkın oylarına müracaat edilmesini istiyoruz. Halkın oylarınıkabul etmeye hazırız. Teklifimizin büyük bir tarafsızlıkla tedkik edileceğine veMilletler Cemiyeti meclisinin kararının, meclisin yalnız adalet fikrinden hareket ettiğinidünyaya göstereceğine inanıyoruz.

İngiltere ile Türkiye,Milletler Cemiyeti'ne birer muhtıra vererek, kendi görüşlerini açıkladılar. Türkiye,Musul vilayetinde bir halk oylaması yapılmasının, adil bir yol olacağını savundu.İngiltere de, meclisin görevinin Musul'u Irak'a bağlayan bir sınır çizilmesi olduğunuileri sürdü. Milletler Cemiyeti meclisinin, Musul meselesinin görüşülmesini ele aldığıilk oturum 24 Eylül 1924 tarihinde gerçekleşti. İlk konuşmayı, aynı zamanda AdaletBakanı olan İngiliz Temsilcisi Lord Parmoor yaparak, özetle şunları söyledi:"Musul, uzun zamandır Irak'ın bir parçasıdır. Burada Musul'un kaderi, artık sözkonusu olamaz, bu halledilmiştir. Şimdi bunun sınırını çizmek gerekir. TürkTemsilci Heyeti bu sınır meselesinin çözümü için halkoyuna baş vurulmasından sözediyor. Sınır meselesi hiçbir zaman halkoyu yoklaması ile halledilemez. Bu askerî birmeseledir. Fakat daha önce söylediğim gibi, ilk olarak anlaşmazlığın sebebi hakkındabir karar alınmalıdır. Bunun için de şunu öneriyorum. Tarafsızlardan kurulu birkomisyon oluşturulsun ve meseleyi görüşerek, bu konuda bir karar alınsın.

Söz alan Fethi Bey, Lord Parmoor'ınkonuşmasında değindiği ana noktalara cevap verme hakkını koruduğunu bildirdiktensonra, Türk görüşünü açıkladı. Fethi Bey, Musul meselesi üzerinde Türkiye ileİngiltere arasındaki anlaşmazlığın sebebini belirterek, Musul vilayetinin kaderininsöz konusu olduğunu ifade ettikten sonra "eğer ortada Musul vilayetinin kaderi sözkonusudeğilse, bizi Milletler Cemiyeti Meclisi'ne sevkeden Lozan Konferansı'ndan beri devameden anlaşmazlık nedir?" diye sordu. Anlaşmazlığın giderilmesi için, İngiltere'ninönerdiği gibi Musul'a gönderilecek bir komisyonun halkın duygularını iyice anlamaimkanı bulamayacağını, en iyi çarenin plebisit olduğunu açıkladı. Bunun birçokyerde ortaya çıkan anlaşmazlıkların giderilmesinde de, uygulanan bir yöntem olduğunuhatırlattı. Fethi Bey, Musul'un Türkiye'ye aid olduğunu ispatlayan etnik, tarihî,siyasî ve stratejik delilleri birer birer açıkladıktan sonra konuşmasını tamamladı.İngiliz temsilci Lord Parmoor, ilk konuşmasında dile getirdiği görüşlerinitekrarladı.

Bunun üzerine söz alanFethi Bey, anlaşmazlığın sınır meselesi olarak ifade edilmesiyle esastan ayrılmağaimkan olmadığını belirterek, şöyle dedi: "Musul meselesi, sınır meselesidir.Sınırmeselesi de Musul meselesi'dir." Mesele şudur: Sınır Musul'un kuzeyinden mi, güneyindenmi çekilecektir?"39 Bu konuşmadan sonra oturuma son verildi. Milletler Cemiyetimeclisi 27 Eylül 1924 tarihinde toplanarak Musul meselesini görüşmeye devam etti. Buoturumda raportör Mösyö Branting İngiltere ve Türkiye'den Milletler Cemiyetimeclisinin kararının taraflarca kabul görüp görmeyeceği konusunda açıklıkgetirmelerini istedi. Gerçi İngiltere, Lozan görüşmelerinde Milletler Cemiyetimeclisinin kararını peşinen kabul edeceğini açıklamış, ancak Türkiye bu konuda görüşve kararını bildirmediği için, bu hususta Türkiye'den görüşünün bildirilmesiistendi. Fethi Bey, meseleyi İngiliz temsilcisinin anladığı mânâda düşünmediğini,Türkiye için Milletler Cemiyeti hakemliğine başvurmanın, Musul üzerindeki egemenlikhakkından feragat anlamına gelemeyeceğini, ancak başvurulacak plebisitin sonuçlarınıkabule hazır olduğunu söyledi.

Milletler Cemiyeti meclisi,30 Eylül 1924 tarihli oturumunda Musul meselesini inceleyerek, gerekli bilgileri ve uygunönerileri meclise sunacak, üç kişilik bir komisyonun kurulmasına karar verdi.Komisyon, gerektiği takdirde, yerinden inceleme ve soruşturma yapabilecektir. İki hükûmettarafından komisyona yardımcı olmak ve danışmanlık yapmak üzere üyeler atanacaktır.Komisyona seçilecek üç üyenin de tarafsız olmasına dikkat edilecektir. MeclisinMusul meselesini incelemek üzere oluşturduğu üç kişilik komisyon üyeleri şunlardı:
Kont Teleki (Macaristan, Eski Başbakanı)
Af Wirsen (İsviçre'nin Bükreş Büyükelçisi)
A. Paulis (Belçika Emekli Albayı)

Komisyon 13 Kasım1924 tarihinde Cenevre'de toplanarak, çalışma tarzını tesbit etti ve taraflarasunulacak bir soru listesi düzenledi. Önce Londra'da İngiliz resmî makamlarınıziyaret ederek görüşlerini aldıktan sonra, 4 Ocak 1924'te Ankara'da gerekli temaslardabulundu. Bu sırada Konya'da bulunan Mustafa Kemal Paşa'yı ziyarete giden komisyona, Türkiyeadına ordu eski müfettişi Cevad Paşa eşlik ediyordu. Cevad Paşa'ya, yardımcı olmaküzere uzmanlar da verilmişti.16 Ocak 1925 tarihinde Bağdat'a ulaşan komisyon, YüksekKomiser Sir Henry Dobs ile görüştü. Kral Faysal da komisyona, Musul vilayetinin Irak'averilmesini isteyen, hükûmetinin Irak'ta yapmış olduğu hizmetlerden söz eden veadeta İngiltere'nin ağzı ile yazılmış bir muhtıra sundu. Komisyon, daha ilk gündenhem İngilizler, hem de Irak makamları tarafından çeşitli baskılarla karşılaştı.Bu baskıları komisyon, Milletler Cemiyetine sunduğu raporda dile getirmiştir.

Bu baskılar arasında birörneği burada belirtmek yararlı olacaktır. Bağdat'ta İngiliz Yüksek komiseri SirHenry Dobs'ın da hazır bulunduğu bir toplantıda Yüksek Komiser, Türk uzmanları arasındabulunan Nazım Bey ile Fettah Bey'i, Irak uyruklu oldukları ve fakat Irak Hükûmetine düşmaniki kişi kabul edildikleri için salondan çıkarılmalarını, hatta daha da ilerigiderek tutuklanmalarını istemiştir. Ancak buna gerek görmeyen komisyon, iki uzmanınMusul'lu olduklarını, sınır meselesi çözülmeden Irak uyruklu sayılmayacaklarınıhatırlatarak, bu isteği reddetmiştir. Buna rağmen, Cevad Paşa'nın yardımcılarıile yaverinin bir ordugâha kapatıldıkları ve göz altına alındıkları gözlenmiştir.Bu durumu komisyona bildiren Cevad Paşa'nın isteği üzerine komisyon üyeleri olayyerine giderek, Türk Heyetinin Bağdat'ın birkaç kilometre dışında ve tel örgülerleçevrili askerî barakalara yerleştirilmiş olduğunu görmüş, bu çirkin olaydan dolayıYüksek Komiserin dikkatini çekmiştir.

Aslında İngilizlerin aldıklarıbütün önlemlere rağmen ve Irak makamlarının yaptığı pekçok baskıya rağmenhalk, Türk Heyetine karşı sevgi gösterilerinde bulunuyor ve Türk yönetimine bağlılığınıifade etmekten geri kalmıyordu. Komisyon 27 Ocak 1925'te Musul'a gelince, Musul halkınınçoşkun gösterileri karşısında hayretler içinde kaldı. Türkiye lehine yapılan nümayişler,yer yer büyük gösterilere dönüşmüştü. Komisyonun geldiği Musul'da meydana gelenbir olayı, Kont Teleki komisyon raporunde şöyle anlatmıştır: "KomisyonunMusul'a vardığı gün olan 27 Ocak'ta mösyö Roddolo ve mösyö Şarrar eşliğinde, şehirdegezmek istedim. Evimizden çıkarken, üniformasını giymiş olan Cevad Paşa bana eşliketmeyi teklif etti. Bu üniformanın halk üzerinde yapacağı tesiri görmek istediğimden,Paşa'nın bu teklifini kabul ettim. Sokağa çıkmış ve polis memuru bizi takip etmeğebaşlamıştı ki, otuz kadar kişi Paşa'nın etrafını alarak ellerini öptüler ve biryandan "yaşasın Türkiye" sesleri yükselmeye başladı. Arkamızdan kalabalıkarttı, ikiyüz kadar olmuşlardı ve bağrışmalar da çoğalıyordu.

Kışla önünden geçerkenbirkaç polis memuru müdahale ederek, halkı dağıtmaya çalıştı. Çarşının önünegeldiğimizde, biri İngiliz olan üç polis çarşı önünde bulunanların da katılmasıile, daha da çoğaldı. Paşa, yeniden alkışlara ve sevgi gösterilerine hedef oldu.Kalabalık, çeşitli unsurlardan oluşmuş gibiydi. Bir bölümü temiz giyinmişti. Birbölümü de içlerine çocukların da karıştığı dilencilere benziyordu. Polismemurları halkı dağıtmak için yeniden gayret göstermeye başladılar. Halk da bunlarınemrine uyar gibi oldu. Tam o sırada arkamızda iki polis memurunun bastonla işe müdahaleettiklerini ve bunlardan birinin çarşıdaki dükkanlardan birine sığınan orta yaşlıbir adama saldırarak, dövdüğünü gözümüzle gördük. Şiddetle müdahale etmekistiyordum. Bir subay çağırttım ve kendisine dedim ki: Milletler Cemiyeti üyelerindenbirinin önünde adam dövmekten sizi menederim."

Bu olaydan sonra, Türkiyelehinde gösteri yapanlar tutuklandı. Bu arada Komisyon Heyeti de sıkı gözetim altınaalındı. Komisyonda görevli üyeler ve kâtiplerin gidiş gelişleri ve temas kurduklarıkişiler, polis tarafından kontrol edilmeye başlandı. Bu şartlar altında komisyon,tahkikat yapılmasının imkansız olduğu kanaatine vardı ve bunu Türk ve İngiliz yardımcıüyelerine bildirdi. Bütün bunlardan sonra komisyon nihayet çalışmalarına başlayabildi.Komisyonun yürüttüğü çalışmalar sırasında, halk kesiminden ve önemli sayılankişiler dinlendi; görüşleri alındı. Komisyon, Musul, Erbil ve Kerkük gibi önemlimerkezlerde topluca tahkikat yapıyor; Sincar, Telâfer, Akra, Altunköprü, Kifrî gibimerkezlerin çevresindeki yerleşim bölgelerine de, tali komisyonlar gönderiyordu. ÖnceSüleymaniye, oradan Kerkük'e, Altunköprü ve Erbil'e, daha sonra Musul'a, oradan daZaho ve Duhok'a giden Komisyon üyeleri, tahkikatı iki tarafın verdikleri isimler üzerinedavet edilen kişileri dinleyerek yürütüyordu. Komisyon yerine göre, iki tarafınlistesine kayıtlı olanlardan birer grup halinde kabul ettiklerine, yerine göre tek tekgördükleri kişilere, önce kimliklerini tesbit ettirerek sorular yöneltiyorlardı.

Komisyon üyeleri dahasonra "Biz ne İngiliz ne de Türk, hiç kimseden korkmadan, gönlümüzün arzusunukulaklarımıza söyleyeceksiniz: Türkiye'yi mi istersiniz, Irak'ı mı?" diyesoruyorlar ve kendilerini teker teker, gizli olarak cevap vermeye davet ediyorlardı.Cevap verenlerin çoğu "Türk" diyordu. Hatta bazıları gizlemeye gerek görmeyerek,"İsterlerse beni öldürsünler, uşakların tebaası olamam, Türkiye'yiistiyorum" diyordu. İçlerinden bir kısmı ise, üyelerin kulaklarına eğilerek"Türkiye'yi isterim, fakat şimdi kapıdan çıkarken yaşasın Irak, diye bağırırım,siz bana bakmayın" demekte idi. Bazen gruplar halinde "Türkiye'yiisteriz" diyenler olduğu gibi, yetmiş seksen köyün birden "Türkiye"dedikleri için komisyon üyelerinin soru sormaya gerek görmedikleri de gözleniyordu.Komisyon üyelerinin vardığı Selahiye (Eski Kifrî)'de halk, sorulara gizli değil,alenî cevap veriyordu. Komisyonu, minarelerden yükselen salâ sesleri ile karşılayanhalk, Türkiye'yi istediklerini, semâvî sesler ve dualarla dile getiriyorlardı. Tarihîbir Türk beldesi olan Kifrî'de "Türkiye'yi isteriz" sesleri, komisyona İngilizlertarafından adları liste halinde verilen kişilerden de yükseliyordu.

 


ARİF ERTÜRK
 
selamunaleyküm.ARİF ERTÜRK
HACE AHMET YESEVİ
 
BAŞINA SARIK BAĞLAR,
KENDİNE MÜRİT ARAR,
İLMİ YOK NEYE YARAR,
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ..
YUNUS EMRE
 
EMEKSİZ ZENGİN OLANIN,
KİTAPSIZ BİLGİN OLANIN,
SERMAYESİ DİN OLANIN,
REHBERİ ŞEYTAN OLMUŞTUR.
 
SİTEMİZİ ZİYARET EDEN 116016 ziyaretçi (243027 klik) KİŞİ BURADAYDI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol