EBULFEZ ELÇİBEY

EBULFEZ ELÇİBEY



ELÇİBEY, ELÇİBEY'İ ANLATIYOR
Bütüngücümü talebeler arasında millî şuurun uyanmasına yönelttim. Hiç kimseye de hesapvermiyordum. Çok şeyleri yakın dostlarımdan bile gizliyordum. Üçerli beşerli,yedişerli ve dokuzarlı gruplar kurdum.

 

Biribizi sattı. 15 Ocak 1975'te tutuklandım. 1,5 yıl hapiste kaldım. Ben hiç bir hoca vetalebeyi (hattâ KGB ajanlarını da) suçlu saymıyordum. Bir düşmanım vardı,emperyalizm! Geri kalanlar onun zavallı hizmetçileri idi!
1938yılının Haziran ayında Azerbaycan'ın Ordubad vilâyetinin Keleki köyünün"Halil Yurdu" denilen yaylasında doğmuşum.

 

Babam"Kadirkulu Aliyev Merdan oğlu." Rus-Alman Savaşı'nda (İkinci DünyaSavaşı) askerde ölmüş. Annemin adı da Mehrinisa'dır.

 

Onubiliyorum ki, ben Türk'üm. Belki de bende daha çok Şamanlık izleri var.Sakinliğimden hissediyorum ki, Oğuzlar'danım; arada sırada öfkelendiğimde diyorumki, Kıpçaklar'danım.

 

Yedincisınıfa kadar Unus 7 Yıllık Mektebi'nde okuduktan sonra Ordubad 1 Numaralı Şehir OrtaMektebi'ne devam ettim. O zamanki köy çocuklarının hayatında olduğu gibi ben deşunları yaşadım: Çoğu zaman kevenlerin, sürgünlerin, kangalların içerisindeçoğumuz yalın ayak geziyorduk. Mektebe de yalın ayak giderdik. Komşumuz olan Unusadında bir köy var, orada yedi yıllık mektepte birinci sınıftan yedinci sınıfakadar okudum (bizim köyde mektep yok idi).

 

Yedincisınıfı bitirene kadar en büyük arzum hekim olmak idi. Sekizinci sınıfta tarihilmine meylim arttı, cemiyeti kavramak bana daha çok ilgi çekici geldi ve Marks'ın"Kapital"ini okumağa başladım. Bize şöyle propaganda etmişlerdi. Güyâ,"Kapital" dünyanın en büyük şâheseridir. O vakitler "Kapital"iokuduğumda çok fazla anlayabilmiş değildim. Hocalarım ve talebe arkadaşlarım banahaklı olarak istihzâ ile baktılar.

 

Küçükyaşlarımdan itibaren oruç tutuyordum (gizli gizli oruç tuttuğumu hocalarım bilsinistemiyordum), arada bir annem ile yan yana namaz da kılıyordum.

 

Onuncusınıfta Azerbaycan Devlet Üniversitesi'nde (şimdiki Bakü Devlet Üniversitesi'nde)Şarkiyat Fakültesi'nin açılacağını duydum. Nizamî, Hakanî, Fuzulî ve başkaşairlerimizi doğru anlamak maksadıyla bu fakülteye hazırlandım. 1957'deÜniversitenin Şarkiyat Bölümü'ne (o vakit Filoloji Fakültesi'nin bünyesinde idi)Arap Filolojisi sahasına kaydoldum.

 

II.ve III. sınıflarda okurken tarihî-siyasî meseleler beni daha çok meraklandırdı. Azçok, hayata gençlik bakışımla gördüm ki, halkımız bir felâket içerisindeyaşıyor. Ben Güney Azerbaycan faciasını sekiz yaşında görmüşüm, duymuşum. Ozaman bilmiyordum ki, tarihin hangi yılıdır. Sonra bildim ki, bu 1946 yılıdır. Geceyarısı Araz'a atlayıp (Allah bilir pek çokları boğulmuştu) kuzeye geçenfedâiler-erkekler, kadınlar, kızlar gelip; bizim Keleki köyüne çıkıyorlardı;geceleri kapımız dövülürdü, açardık...bin bir eziyet çekmiş insanlar... Bir ikigün geçmezdi, hükümet memurları gelip onları bir yerlere götürürlerdi. Ben anamasoruyordum: Bu adamlar kimdir, bu teyze niye ağlıyor, bu çocuğun babasını kimöldürmüş? Niye elbisesi kanlıdır? Hafızamda şu sözler daha çok kalmış:"Ne bileyim? Bedbahttırlar, kardeş kardeşi öldürmüş. Bizimkiler gittimuharebede kırıldı, bu bedbahtlar da birbirini kırıyor. Hitler'in Allah belâsınıversin. Stalin'in de bıyığı yerde kalsın!". Bu sözler ömrüm boyu benimkulağımda çınladı. Büyüdükçe ben de herkes gibi her adım başı haksızlığahedef oldum. Ayıldığımızda gördüm ki, büyük, ulu bir halk millî felâketiçerisinde çabalıyor.

 

Çocukluğumdabana şaka ile "millet" diyorlardı, şakaya alıyorlardı. Üniversitede debâzen "Millet" diyorlardı. Sonra ben düşündüm ki, ben kimim, neciolmalıyım... "Milletçi" sözünün kökü Arapça'dır. Düşündüm ki,Türk sözü kullanmalıyız; bu sözün yerine "Elçi" sözü uygundur."Milletçi" sözü yerine "Elçi" sözünü kullanalım.

 

1962'deüniversiteyi bitirdim. 7-8 ay staj yaptıktan sonra biz, 5-6 arkadaşı, AssuanBarajı'nın yapıldığı Mısır'a mütercim olarak gönderdiler.

 

Azerbaycan'adönünce bütün gücümü talebeler arasında -millî şuurun uyanmasına yönelttim.Hiç kimseye de hesap vermiyordum. Çok şeyleri yakın dostlarımdan bile gizliyordum.Üçerli beşerli, yedişerli ve dokuzarlı gruplar kurdum. Her grupla da kendim meşguloluyordum. Bu, çok vakit ve güç istiyordu.

 

Artıkcemiyetlerimiz vardı; üçerli, beşerli, yedişerli, dokuzarlı. Ayrı ayrı gruplarkurmuştum ki, bir biri ile alâkası olmasın. Çünkü bilirdim ki, çabukiliştirirler.

 

Nitekim,biri bizi sattı. 15 Ocak 1975'te tutuklandım. 1,5 yıl hapiste kaldım.

 

Benhiç bir hoca ve talebeyi (hattâ KGB ajanlarını da) suçlu saymıyordum. Birdüşmanım vardı, emperyalizm! Geri kalanlar onun zavallı hizmetçileri idi! Benim buzavallı generallere ve subaylara da kalbimde acıma uyanırdı. Benim işim zâlimemperyalizme karşı mücadele idi; satkınlara tarihin kendisi cezâ verecekti ve verdide.

 

Geçevlenmemin de sebebi şu idi: Arkadaşlarla anlaşmıştık ki, yakalanacağız, onuniçin aile kurmayalım. Öyle de oldu, yakalandık. Sonra meselenin kökü döndü. Bâzıadamlar meydandan kaçmak için kendilerine bahane gösteriyorlardı. Diyorlardı ki;Ebülfez'e göre ne var -bekârdır, ailesi yok, çoluk çocuğu yok. (Şimdi bir kızıÇilenay; bir oğlu: Ertuğrul var). Onun için kolaydır, senin ise ailen var, çolukçocuğun var. Böyle deyip pek çok kimse meydandan ayrılıyordu. Ona göre dedüşündüm ki, biz de aile kurmalıyız. Eğer bu yolda yürüyorsak aile de kurbanolsun, çoluk çocuk da kurban olsun. Bunu sadece biz yapmamışız, bizden önceyüzlerce örnek var. Mehmed Emin Resûlzadeler'in yanında biz kimiz.

 

Hayatımdaen hoş günlerden biri 1989'un 16 Temmuzunda Azerbaycan Halk Cephesi'nin kurulması veona başkan seçilmemdir.

 

Enağır sarsıntılarım: 20-23 Ocak 1990, Daşaltı ameliyatı, Hocalı faciası, Şuşave Laçın hıyâneti...
En çok müteessir olduğum şey dostlarımı kaybetmektir (bütün mânâlarda).
Sevgim- millete!
Vurgunluğum- istiklâle ve adâlete!
İtaatim- hocalarıma!
Borcum-dostlarıma ve meslekdaşlarıma!
Nefretim- yalancılara ve yüzsüzlere!..
BUNLARDA ANLATMADIKLARI

 

AzerbaycanHalk Cephesi Başkanı Ebülfez Elçi Bey, 6 Haziran 1992 tarihli seçimlerde % 63'lükbir çoğunlukla Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.

 

Ancak,onun katıksız bir Türkçü olması ve büyük Türk birliği (Turan) ülküsünüsavunması, Rusya'yı rahatsız etti. Ajanları vasıtasıyla tertiplediği bir darbesonucu, Elçibey'in iktidardan uzaklaştırılmasını sağladı.

 

EbülfezElçibey, kardeş kanı dökülmesini önlemek için, doğduğu yere, Nahcıvan'dakiKeleki Köyüne çekildi. Uzun yıllar orada yaşadı. Nihayet 1997'de Bakü'ye döndü.Siyasî mücadeleye yeniden başladı. Ancak, bu mücadeleyi demokratik yöntemlerleyürütmek imkânsızdı. Cumhurbaşkanlığı seçimini boykot etti. İlmî ve fikrîçalışmalarını sürdürdü.

 

2000yılı başlarında hastalanınca Türkiye'ye geldi. Önce Hacettepe, sonra GATAhastanelerinde tedavi edildi. Fakat, amansız hastalığın pençesinden kurtarılamadı.22 Ağustos Salı sabahı hayata gözlerini yumdu.

 

Mekânıcennet olsun! Adı bin yaşasın! İlerde yetişecek genç Elçibeyler, onunhâtırasını ve ülküsünü mutlaka canlı tutacaklardır.

 

EbülfezElçibey'in aziz şahsiyetine en anlamlı saygı duruşu budur.

 

 


ARİF ERTÜRK
 
selamunaleyküm.ARİF ERTÜRK
HACE AHMET YESEVİ
 
BAŞINA SARIK BAĞLAR,
KENDİNE MÜRİT ARAR,
İLMİ YOK NEYE YARAR,
AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ..
YUNUS EMRE
 
EMEKSİZ ZENGİN OLANIN,
KİTAPSIZ BİLGİN OLANIN,
SERMAYESİ DİN OLANIN,
REHBERİ ŞEYTAN OLMUŞTUR.
 
SİTEMİZİ ZİYARET EDEN 115997 ziyaretçi (243005 klik) KİŞİ BURADAYDI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol